13.11.2008

HUZUR, TEK GERÇEĞİN SEVGİ OLDUĞUNU BİLMEKTİR.




Reiki'nin Beş Prensibinin İçindeki Sır

Hepimizin hayatında hep bir durağan ve hiçbirşey yapmak istemediğimiz, direndiğimiz, isyan ettiğimiz, kendimizi adeta negatiflik oyununa bile bile sürükleyip daha sonra da o oyunu gerçeğe dönüştürdüğümüz ve gerçek gücümüzü nerden aldığımızı unutmak için özel çaba sarfettiğimiz zamanlar mutlaka vardır.

Bu yaşadığımız dönemler aslında tam anlamıyla öncelikle kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemekten, kendi gerçeğimizle yüzleşmemek ve kendimizi reddetmek isteyişimizden kaynaklanır. Ve en kolay olanı seçip herkesi ve herşeyi suçlamaya alır, kendimizi de kurban pozisyonuna sokar, adeta küçük bir çocuk gibi ellerimizi kavuşturarak otururuz, taa ki sizinle o direnci kırmaya çalışan anneniz sevgi ile size ışığını değene kadar o enerjiden çıkmak istemezsiniz.

Evet, SEVGİ, herşeyi sevgi ile çözen değerli annelerimizin, elindeki anahtarın sırrını hiç oturup düşünmüş müydünüz mü? Altın anahtarları : SONSUZ SEVGILERI : "sonsuz sevgileri ve bizi o sevgi sayesinde olduğumuz gibi kabul edip, bizim her nefes aldığımız an için yürekten dua edip şükretmeleri ….. "

Sürekli eğitim aldığım değerli hocamın dünkü mesajı çok özeldi: ihtiyacın olan mesajlar sana gelir ve sen de onu çevrene yansıtırsın. Evren ihtiyacımız olan herşeyi gerçekten bize en uygun zamanda sunar…

11 Kasım'ın ardından çevremdeki pek çok kişinin özellikle bu dönemde çok fazla etkilendiğini görmek, bu yazıya aracı olmama neden oldu.


Reiki'nin beş prensibini okuduğumuzda :

Bugün, özellikle bugün öfkelenme.
Bugün, özellikle bugün endişelenme.
Bugün, özellikle bugün dürüst ol.
Bugün, özellikle bugün varolan tüm canlılara iyi davran.
Bugün, özellikle bugün Tanrı'nın zengin hediyeleri için müteşekkir ol.



Dr. Usui'nin bize verdiği mesajını aslında şu şekilde de yorumlayabilir miyiz ?

Yaşamı, kendini var olan herkesi, herşeyi olduğu gibi kabul et, içindeki sevgiyi keşfetmek ve onu herkese ve herşeye yansıtabilmek için Yaradan'la bağını koparma ve herşeye şükret.

Bugün arkadaşlarımızdan birisi, balayının ertesinde beni aradı. Gittikleri Doğu ülkeleri seyahetinden ve duygularından bahsetti. Özet olarak, onca karmaşa ve fakirlik arasında halkın nasıl bu kadar herşeyi olduğu gibi kabul ediyor olması ve kimsenin sinirlenmeyişi onu en etkileyen can alıcı nokta olmuştu….. "o huzuru" tarif etti bana. Telefon konuşmasında bana o huzuru her nefesinde de yansıttı arkadaşımız. Ters gelen, yargıladığımız pek çok şeyi anlatırken farkına varmadan yorum da yapsa, aslında sevgi ve hayranlıkla anlatıyordu. Ona bu seyahatin ona verilmiş çok güzel bir mesaj olduğunu söyledim. Evliliğinin başındaydı ve bugün tatilden sonra işinin ilk günüydü… Bu duyguları unutmadan önce kendisi için bu seyahatin onda iz bırakan duygu ve anları yazmasını rica ettim ara ara dönüp anımsayabılmesi için… Evet, arkadaşınız tatil sonrası "aslında yanılsama olan gerçek sandığı hayatına geri döndü" ona verilen mesaj çok büyüktü . "…evlilikle yeni bir yaşama kapılarını açtın. Sevgi ile yüreğini ve ruhunu birleştirdiğin eşini olduğu gibi kabul et, huzuru seç, sevgiyi seç, işinde ve her olayda sana verdiğim bu mesajı hatırla.."

Olayları olduğu gibi kabul ettiğimizde huzurda, dolayısıyla sevgide kalırız.

HUZUR, TEK GERÇEĞİN SEVGİ OLDUĞUNU BİLMEKTİR.

Kendinizi kötü hissettiğinizde, öfke dolu olduğunuzda, aşağıya çektiğinizde, hiçbirşey yapmak istemediğinizde içinizdeki o küçük çocuğu anımsayın, dudağını bükmüş kollarını kavuşturmuş hiçbirşey yapmamak için direnen o inatçı küçük çocuğu…. Ona tüm gücünüzle SEVGI ile sarılın ….. ona yüreğinizdeki sevgi ışığı ile sarılın, ona tek gerçeğinin SEVGI olduğunu ve gücünü hatırlatın…..Sevginin herşeyi nasıl hallettiğini, sizi yumuşatıp, kendinize getirdiğini göreceksiniz…

Emin olun kendinizi daha iyi hissedecek ve Mucizelerini yaşayacaksınız…..

Dr. Usui'nin, mutluluğun ve sağlığın sırrı olarak 5 prensibi :

Bugün, özellikle bugün öfkelenme.
Bugün, özellikle bugün endişelenme.
Bugün, özellikle bugün dürüst ol.
Bugün, özellikle bugün varolan tüm canlılara iyi davran.
Bugün, özellikle bugün Tanrı'nın zengin hediyeleri için müteşekkir ol.


her gün tekrarlarken, haddim olmadan yorumladığım şekilde, bu prensiplerin enerjisini hissedip onu içselleştirin. Size, nasıl huzur verdiğini ve sizi ne kadar güçlendirdiğini mucizeleriyle kendiniz deneyimleyeceksiniz…

Her sabah ellerinizi Gassho veya Namaste pozisyonunda (ellerinizi göğsünüzün önünde birleştirerek orta parmaklarınızın birleştiği noktaya konsantre olarak) tutarak sakin ve sessizce oturun. 5 prensibi izleyin. Bunların dışarıdan içeriye girmesi için kalpten çalışın.

Bugün, özellikle bugün öfkelenme.
Bugün, özellikle bugün endişelenme.
Bugün, özellikle bugün dürüst ol.
Bugün, özellikle bugün varolan tüm canlılara iyi davran.
Bugün, özellikle bugün Tanrı'nın zengin hediyeleri için müteşekkir ol.

Sonra aşağıdaki gibi, kendinize has yaratacağınız bir dua ile bitirin :

Kendimi, yaşamı,var olan herkesi, herşeyi olduğu gibi kabul ediyorum, içimdeki sevgiyi keşfetmek ve onu herkese ve herşeye yansıtabilmek için Yaradan'ım seninle bağımı koparmama izin verme ve bana yardım et. Verdiğin herşeye şükürler olsun.

Yaradan'ım herşey senin elinde, huzurunda, sevginde. Herşey olması gerektiği gibi..Şükürler olsun. Tek görevim olan bağışlama ve herşeyi olduğu gibi kabullenme, izleme aracılığiya SEVGIDE kalmama yardım et.
Sevgilerimle,
Brajabanita
.
.

8.05.2008

“Reiki ve Mucizeleri”


Reiki’ye başladığım ve inisiye olduğum gün 9 Mart 2002 yeğenimin doğum günü ile aynı gün olduğu için hiç unutmuyorum. Reiki’ye başladıktan sonra hayatta aslında hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ve hepsinin bir anlamı olduğunu anlamaya ve farketmeye başladım.

Reiki masterlarımla Reiki 1 çalışmalarımın ardından ikinci aşamayı aldıktan sonra o dönem için içimde sonsuz huzur hissettim.

Reiki seminerleri esnasında içimizde olan herşeyin bu dönemde temizlendiği ve bu arınma döneminde düşünsel, fiziksel, duygusal arınmaların gerçekleşip kendimizin ve bütünün hayrına olacak şekilde hızlanarak gerçekleştirildiği izah edilmişti. Diğer arkadaşlar bir takım duygusal ve düşünsel sorunlar yaşarken benim içim huzur kaplıydı. Sadece hassas olduğu söylenilen 2. ve 5. çakrama Reiki ile bol bol çalışmalar yaparken ellerimi o bölgelerden çekemediğini farkediyordum. Ayrıca her çalışmada boğaz çakramdaki hassasiyetimi gözlemleniyor ve Reiki masterlarım bu noktada bir sorun olabileceğini, bunun için mutlaka bir doktora görünmem gerektiğini söylüyorlardı.

Reiki 2. aşaması aldıktan sonra o dönemde tesadüfler diyeceğim şimdi ise dönüp baktığımda adeta planlanmış diye nitelendireceğim şekilde olaylar gelişti. Yumurtalık bölgemde kistler olduğundan o dönemde aynı iş yerinde çalıştığımız Brajabanita ısrarla rutin kontrollerimi ihmal etmemem için beni sürekli uyarıp duruyordu. Normalde düzenli kontrole gitmeme rağmen bu konuda hep tembellik ederdim ama bu sefer Brajabanita bayağı ısrarlıydı, sonunda pes edip Haziran ayının sonlarında jinekoloğuma gittiğimi hatırlıyorum. Gittiğim doktor, bana Brajabanita’nın tavsiye ettiği, tam bir profesyonel olarak nitelendireceğim son derece titiz ve herşeyi büyük bir itina ile yapan “mükemmelliyetçi” biriydi. İspanya’da ve diğer bulunduğum ülkelerdeki normal doktor kontrollerinde bu denli titizlikle muayene edildiğimi inanın hatırlamıyorum. Her kontrolümde bu kadar titiz davrandığı o muayeneyide çok önemsememiştim. Sadece muayene sonrası bu sefer beni başka doktora yönlendireceğini, tiroid ile ilgili bir problem olabileceğini, bunun da bendeki hormon dengesizliği ile birlikte kistik yapıları tetikleyeceğini ve araştırmamızın uygun olacağını söylemişti. Yönlendirdiği doktorun genel cerrah olduğunu duyunca şaşırmıştım biraz ama orada da Brajabanita devreye girerek doktoruma güvenmemi ve genel cerrahların da kendilerine göre ayrı konuları olduğunu bu doktorun da konusunun tiroid olduğunu ve çok ünlü bir doktor olduğunu söyleyerek beni endişeden uzak tuttu. Tavsiye edildiği gibi o doktora da gittim ve tahlillerimi yaptırdım. Ve ardından bir hafta süren bir eğitim kursu için Madrid’e gittim.

Bu esnada herşeyi Brajabanita’ya teslim etmiştim. Döndüğümde sonuçları alıp tatile gitme planları yaparken, Brajabanita çok sakin bir şekilde doktorun bana tavsiyelerini söylüyordu. Tavsiyeler arasında derhal ameliyat olmam vardı: tiroid bölgelerinde kanserli hücrelere rastlanmıştı. Ama bu öyle güzel aktarılmıştı ki bana…… hastalığımın teşhisi konduktan ve bana izah edildiğinden itibaren hiçbir anında ben korku hissetmedim ve son derece rahattım. Öyle bir iç huzur ve güven duygusu vardi ki, ben kendim bile şu an geriye dönüp baktığımda açıklıyamıyorum. Aldığım Reiki, Reiki hocalarımdan aldığım yardım ve sonrasında da onlardan aldığım desteğe minettarım.

Eylül 2002’de çok iyi doktorumun ellerinde 6 saat süren bir ameliyat geçirdim. Doktorum tek tek kanserli hücreleri temizlemişti. Bu teşhis için biraz daha geç kalınsa sonucun ölümcül olacağını öğrendim. Bulabileceğim en iyi doktorlara düşmüştüm, sanırım o dönemde Türkiye’de olmam da bir tesadüf değildi, Brajabanita ile tanışmam da… Eşim Carlos bu olaylar yaşanırken Reiki ve onunla bağlantılı tüm arkadaşlarımı suçlamış hatta Reiki’den dolayı hastalandığımı söylemişti. Ama ben biliyordum, Reiki beni en doğru ellerin eline yollamış ve doğru zamanda doğru tıbbi yardımı almama aracı olmuştu.

Ameliyat sonrası radyoterapi almamla birlikte hocalarımdan Reiki terapileri almaya devam ettim. Ve çok kısa bir sürede de iyileştim.

Reiki’nin bu hastalığı bana önceden haber verdiğinin, hiçbir şeyin tesadüf olmadığının, benim iyiliğim için herşeyin hızlandırıldığının ve hayrıma olacak şekilde en iyi şekilde sonuçlandığının bilincindeydim. Benim rahatlığım karşısında Carlos da korkularını yendi…..

Ben de yıllardır ifade edemediğim, biriktirdiğim ve özgür bırakmadığım herşey ile fiziksel bedenime ve kendime nasıl zarar verdiğimi farkettim… Herşeyin aslında benden ve içime attıklarımdan kaynaklandığını farkettim….ve Reiki’nin mucizelerine şükrettim…


Eloisa Bravo
Çeviren: Esin Ertuğrul

2.05.2008

NİSAN AYI PRATİK REİKİ Egzersizleri

28 Nisan 2008 tarihindeki "Çakra Dengeleme Uygulaması" çalışmalarımız çerçevesinde, 3. ve 4. çakra anlatımı ve meditasyonları ile devam ettik.
SOLAR PLEXUS: 3. CAKRA (MANİPURA CAKRA)

ÇAKRA RENGİ : Sarı.
TEMEL DUYGUSU : Kararlılık
AROMATERAPİK YAĞI :Limon, kekik, bergamot, lavanta
ŞİFA ÇALIŞMALARINDA KULLANILAN TAŞLAR: Kaplan gözü, amber, sarı topaz, sitrin
İLGİLİ ORGANLAR : Sırtın alt kısmı, sindirim sistemi, mide, karaciğer, dalak, safra kesesi, deri, pankreas
İLGİLİ HORMONLAR :Pankreas, insulin
3. ÇAKRANIN İNSAN VARLIĞI OLARAK İFADESİ : Ego (ben)
ANA PRENSİBİ : Varoluşun şekillendirilmesini ifade
MANEVİ PRENSİBİ :Kişiliğin gelişmesi, yaşantıların tecrübeye dönüşümü, güç, kudret, yaşam bilgeliği


· Solar Pleksus , mide çakra, manipura çakra ve güneş sinir ağı olarak da bilinir.
· Sıcaklığı, enerjiyi ve aktiviteyi sembolize eder. Güneşi yani güç merkezini simgeler. Bedenimizin duygusal enerji yaydığı bölge burasıdır. Bu çakra kişiliğin temelini temsil eder.
· Çakranın sarı rengi; tatmin olmanın , huzurun ve refahın titreşimlerini taşır. Eğer başka kişilerin denetimi altına girerseniz veya onlar sizi kontrol altında tutarlarsa rengi koyu sarı olur ve küçülür. Eğer güç kazanma ve kontrolü elinizde tutma durumu söz konusu ise çakra büyük ve kirli sarı bir renk alır.
· Solar Pleksus on yapraklı lotus çiçeği ile temsil edilir. Mantrası “ram”, ses rengi “mi” dir.
· Sırtın alt kısmı, sindirim sistemi, mide, karaciğer, dalak, safra kesesi, deri, pankreas fonksiyonları, göbek deliğinin üst kısmında yer alan 3. çakranın kontrol ettiği bölgelerdir.
· Çakrada problem oluştuğunda kendisi ile ilgili olan organlarda da hastalık olur. Kişide, herşey kendi isteği doğrultusunda görme, iç ve dış dünyada egemen olma isteği belirir. İç huzursuzluk ve tatminsizlik yaşanır. Eksiklik duygusu, kırgınlık, karşılıklı birşeylerin yapılmasını istememizden dolayı, beklentiler meydana gelir, bağımlılıklar – bunlar mide bulantılarına neden olur.
· 3. çakra iyi çalışmıyorsa ve baskı altında kalındığında, kişi kendisini midesi bulanıyorken veya sinirli bir halde bulabilir. Aşırı çalışma durumunda ise her şeyi kontrol altında tutma ve aşırı kıpır kıpır olma halini gözlemleyebiliriz.
· Bu çakra normal çalıştığında kendini tanıma ve kabullenme olur, başkalarının fikirlerine saygı duyulur ve önem verilir. Tüm eylemler kozmik yasayla uyumlu olur.

3. ÇAKRANIN ETKİLENDİĞİ DÜŞÜNCELER VE TIKANMA NEDENLERİ

1.- GÜÇ / KORKU
Varolma korkusu, arzusu, güçlü kişilik, otorite sahibi kişilerden korkmak, sürekli güçlü olmaya yönelik düşünme, ırkçılık ve milliyetçilik düşünceleri, geçmiş yaşamlarda yenildiğini hissetmek.

2.- KONTROL
Başkaları tarafından kontrol edilme korkusu, kontrolü kaybetme korkusu, geçmişteki deneyimlerinizde kontrol dışı kaldığınızı veya başkaları tarafından kontrol edildiğinizi hissetmek.

3.- BAĞIMLILIK
Sahiplenme hissi ve maddeye karşı olan bağımlılık. Kumar ve içki bağımlılıkları. Bunlar açgözlülükle de birleşirse bu çakra dengesini iyice yitirir.

4.- SORUNLU İLİŞKİLER VE KİŞİLİĞE YÖNELİK DAVRANIŞLAR
Aile içi ilişkilerin sorunlarla yüklü olması, aile bireylerine karşı sevgisiz, saygısız, küçültücü ve yaptırımlarla davranılması, gerekli saygının gösterilmemesi üçüncü çakranın enerjisinin düşürür. Fiziksel ve ruhsal hastalıklara açık hale getirir.

5.- ANDA KALMAMAK
Geleceğe yönelik içeriği sevgisiz ve aşırı planlamalar, aşırı gelecek endişeleri özellikle mideyi etkiler. (Planlar yapılmalı ama o günün ve anın şartlarına göre değiştirilme esnekliğine sahip olunmalıdır.)

6.- DOĞRU BESLENMEME
Üçüncü çakra, yiyip içtiklerimizle bağlantılıdır. Kötü ve dengesiz beslenme bu çakrayı yorar. Hayvanlar ölürken adrenalin salgıladığı için tabağımıza “korku” halinde gelen et, boyalı ve gazlı meşrubatlar, olumsuz uyarıcılar içeren çay tenin ve kahve kafein içerdiğinden, alkol, uyuşturucu kullanımı bu çakrayı tahrip eder.

Beslenmede biyolojiye uygun en güzel reçete, doğal beslenme veya ona en yakın olandır. Taze sebze ve meyveler, tahıl ve tahıl ürünleri, süt, süt ürünleri ve yoğurttur. 3 dakika kadar Reiki verilen besinler, sindirime daha uygun hale gelirler.

Gergin, stresli kişiler yediklerini iyi sindiremez. Stresli bir kişinin mide kasları, oluşan gerginlikten dolayı olması gerektiği gibi doğal akışında hareket edemiyeceğinden, kişi sindirim zorlukları yaşayacaktır. Hızlı ve koşturma içinde yenilen yemekler de kolay sindirilemez.

Unutmamalıyız ki, “Ne yersek o oluruz!”


ÜÇÜNCÜ ÇAKRAYI TEMIZLEME YÖNTEMLERİ

· Bu çakraya Reiki ile çalışılırken birinci sembol ile çalışılması tavsiye olunur. (2. ve 3. aşamalar için)
· Sarı topaz, sitrin, kaplan gözü taşlarını ve lavanta, limon, kekik ve bergamot aromalarını çakra temizliğinde kullanmak bu çakranın enerjisini artırır. Lavanta yağı aşırı çalışan çakrada sakinleştirici ve rahatlatıcı bir etkiye sahiptir. Bergamot ağacınının meyvelerinden elde edilen yağ, içeriğinde büyük miktarda ışık barındırdığından, yaşam enerjimizi güçlendirir ve öz güven verir. Limon ve kekik yağları özellikle sindirim sistemini rahatlattığından dengeyi sağlar.
· Reiki topraklama yöntemlerinden küçuk baklava bu çakra için etkili olur.
· Çalışma sırasında konulan Reiki topları çakranın enerjisini güçlendirir.
· Çakra eşitlenmesi mutlaka yapılmalıdır. (sol el kalp çakrasında sağ el solar pleksusta)
· Hoşgörü penceresinden bakarak olayları olduğu gibi kabul edip sevgiye dönüştürme çalışmaları ve “Güvendeyim. Emin ellerdeyim. Herşeyi olduğu gibi kabul ediyorum. Ben özgürum. Şükürler olsun” onaylaması bu çakrayı dengede tutar.

KORKULARDAN ARINMA MEDİTASYONU

Bu meditasyon özellikle solar pleksusun temizlenmesinde faydalı bir arınma ve dengelenme çalışmasıdır. Bu çalışmada, ayıklanan her korkunun sevgiye dönüştürülmesiyle, güneş sinir ağında barınan bloklar ve tıkanıklar ortadan kaldırılır. Farkındalılığınızın yükselmesiyle korkular gözünüzü ve kalbinizi kapatmaz. Arınır ve dengede kalırsınız.

Önce sevgiye dönüştürmek istediğiniz olumsuz duygunuzu tespit edin.

Sessiz ve sakin bir ortamda içinize dönün. Üç kez derin nefes alıp verin. Reiki kanalınızi açın ve sembolleri uygulayın. Derin bir nefes alıp verin. Korkularınızdan kurtulma arzunuzu bildirin ve niyet edin. Her bir korkuyu, siyah ve karanlık bir varlık olarak imgeleyin. Bu karanlık varlık veya varlıkların her birini bir gonca güle, sonra yavaşça açarak olgun bir güle dönüştüğünü ve etrafına mis kokular saçan bu gülün bir müddet sonra yerini, ışık ve sevgi gülüne bıraktığını imgeleyin. Işık gülünü derin bir istekle evrene bırakın, aksın. Dileğiniz yerini bilir ve bulur. Gülünüz ışığa dönüşmeye devam ederken lültfen aşağıdaki onaylamayı yapın.
“ Ben (isim ve soyadınız), korkularımdan arınmayı seviyorum ve onlardan tamamen arınmayı sevgiyle seçiyorum. Her bir korkum ışık oluyor. Işığımı ve Tanrısal/ İlahi sevgimi evrene gönderiyorum. Bana gelen Tanrısal /İlahi ışıkla ve sevgiyle arınıyorum.

Bir müddet bu konumda kalın. Derin bir nefes alın ve “Karanlık benim isteğim ve seçimim değildir. Benim seçimim ışıktır. Yaradanım herşey senin elinde, sevginde ve huzurunda. Şükürler olsun.” onaylamasını söyleyin. Tekrar derin bir nefes alarak meditasyonu sonlandırın. NAMASTE



KALP ÇAKRASI : 4. CAKRA (ANAHATA CAKRA)

ÇAKRA RENGİ : Yeşil veya pembe arası bir renktir.
TEMEL DUYGUSU : Sevgi
AROMATERAPIK YAĞI : Gül
ŞİFA ÇALIŞMALARINDA KULLANILAN TAŞLAR: Zümrüt, jade, pembe kuarz, turmalin, malahit
İLGİLİ ORGANLAR : Sırtın üst kısmı, kalp, göğüs kafesi ve boşluğu, kan dolaşımı sistemi, deri
İLGİLİ HORMONLAR : Timus, lenf bezleri
4 . ÇAKRANIN İNSAN VARLIĞI OLARAK İFADESİ: Kozmik ailenin bir üyesi, gerçek insan aşamasına geçiş (Özümüzdeki insana geçiş: İnsan Tanrı’nın özünden yaratılmıştır ve kozmik aileye dahildir. Bilinç yükseldiğinde kişi kozmik frekansa geçmiş olur)
ANA PRENSİBİ : Hayatın akışına tam bir güvenle teslimiyet
MANEVI PRENSİBİ :Sevme yeteneğinin gelişimi, sabır, özveri, acıma, kendini verme, adama ve şifa
Anahata çakra olarak bilinen kalp çakrası, dördüncü çakra, tüm çakra sisteminin ve “sevginin” merkezidir. Sembolü 12 yapraklı Lotus çiçeği olup Kalp çakrasının amacı sevgi yoluyla tam bütünleşmeye varmaktır.
Bu çakra üst çakraların başlangıcını simgeler. Alttaki 3 çakra ise fiziksel ve materyalist iletişimleri sağlar

1.2. ve 3. çakralar : Alt (maddi) çakralardır. 4. Çakradan itibaren frekans yükselir ve manevi çakralar başlar.

Göğüs kemiğinin arkasında yer alan kalp çakrası, kalp, sırtın üst kısmı, göğüs kafesi ve boşluğu, kaslar ve damarlar, kan dolaşım sistemi, akciğerler, sırtın üst kısmı, el ve ayak bilekleri, deri ve timüs bezi çalışmalarını kontrol eder.
Kalp çakrası, gerçek mutluluk ve sevginin merkezidir. Bu sevgi yüksek çakralara bağlandığında tüm yaradılışın fark edilmesini sağlar ve bu ilahi sevgiye dönüşür. Kalp çakrası üzerinde bulunan Timus bezi sevmenin merkezidir.
Bu çakra iyi çalışırsa hastalıklı ya da acı çeken bölgeye enerji göndererek o bölge iyileştrilir. Öfke, kızgınlık, nefret ve kırgınlık burada nötrleştirilir. Kalp çakrasının enerjisi çok kuvvetlidir ve açıldığı zaman başkaları üzerinde de iyileştirme özelliği gösterir. Yeşil tedavi ve uyumun rengidir. Pembe ise ilahi sevgiyi yansıtır.
Kalp çakrasında problem varsa sevgi ile ilgili sorunların varlığı görülür. Tüm kalp hastalıkları sevgisizlikten ya da sevgi ile ilgili problemlerden kaynaklanır. İnsanlar sevgiden bahsederler ama gerçek sevgiyi çoğunlukla bilmezler. Hep beklentiler doğrultusunda severler. Sevilmek için önce sevmeyi bilmeliyiz. Kendini sevemeyen, kimseyi sevemez. Sevgi emektir. Sevgi özveridir. Sevgi koşulsuzdur. Kendimizi seversek, yalnızlık ve sevgisizlik çekmeyiz. Koşulsuz sevgiye en yakın örnek anne-evlat ilişkisidir. Çünkü anne onun, kendisinden bir parça olduğunu bilir. Bütünün içinde herkes Yaradan’ın çocuklarıdır ve bütündür. Ayrım yapmadan Yaradan herkesi sever. Bunun farkında olan kişi içinde huzur ve sevgiyi dolu dolu hisseder.
Huzur; tek gerçeğin sevgi olduğunu bilmektir.
Kalp çakrasının normal çalışması halinde kişide, şefkat, yardım etme duygusu, yargılamadan, beklemeden sevme eylemi gözlenir ve ilahi sevgi yaşanır.
Şifa verebilmek içinde kalp çakrasının açık olması gerekir. Şifa veren kişinin aurası yeşil renktedir.
Elementi “hava”, mantrası “yam” ses rengi “fa” dır.

KALP ÇAKRASININ ETKİLENDİĞİ DÜŞÜNCELER

1- İLİŞKİLER
Özensiz ve sevgisiz ilişkiler, kalp merkezini olumsuz etkiler ve karmalara yol açar. Damar tıkanıklığı, göğüs kanseri, fibro kistler ve kalp ile ilgili diğer hastalıklar, kalp çakrasının problemleridir.
Çocuklar, sorumluluğunu aldığımız Yaradan’ın bizlere armağanlarıdır. Onlar bize, koşulsuz sevgiyi öğrenmemiz yolunda verilmiş en büyük rehber ve armağandır.
Yaşlılık ise ikinci bir çocukluk dönemidir. Sabır, sevgi ve bağımlılıklarımız için sunulmuş bir dönemdir.

2- SEVGİ
Ruhani aşk ve yüksek benlik, romantik veya platonik aşklar, aile sevgisi gibi her türlü sevgi hissi, kalp çakrası ile ilgilidir.

3- KİŞİSEL BAĞLILIKLAR
Akrabalık düşkünlüğü veya bir kişiye düşkün olma. (Denge)

4- UNUTMA VEYA UNUTMAMA
Kendisine, başkalarına (aile üyesi, arkadaş v.b veya memlekete, insan gurubuna, hükümet temsilcisi veya organizasyona) yapılan şeyleri unutma veya unutmama.
Sevgi alma veya verme konusundaki korkular, çakranın büzülmesine ve kirlenmesine neden olur.İlişki bağımlılığı geniş ve tıkalı bir çakraya neden olur. Kirli bir kalp çakrası gerçek aşkın derin mutluluğunu deneyimlemeyi engeller.
Herkesin bir başka kişiyle aşk, dostluk, cinsellik gibi deneyimler yaşamaya ilişkin bazı korkuları olabilir. Çoğu kişi aşk ilişkisinde acıyı ferdi olarak denemiştir.
Sonuçta acıyı ve aşkı birleştiririz. Bu da kalp çakralarımızda engeller oluşturur. Kontrolü kaybetmemize ve aşkın derinliğini hissetmememize neden olur. Bizim özümüz ruhsal aşktır. Aşk bizim gücümüzün, sahip olduğumuz herşeyin ve isteklerimizin kaynağıdır.
Kalp çakrası, sezgileri ve geleceği hissetmeyi geliştirmede merkezi bir noktadır.
Kalp çakramızı daha fazla temizleyip açarsak büyük bir kuvvet, doğruluk ve sevgiye sahip oluruz.
Çok çalışan bir kalp çakrası aşırı sevgi, şefkat, acıma duygularını ortaya çıkarırken, az çalışan bir kalp çakrası kişinin sevgisiz ve hoşgörüsüz olmasına neden olabilir. Nedensiz sırt ve kalp ağrıları kalp çakrası tıkanıklıklarının mevcut olduğunun kanıttır.


KALP ÇAKRASININ , SEVGİDE VE DENGEDE KALMASI İÇİN UYGULANACAK YÖNTEMLER


Reiki sembolleri, yeşim veya zümrüt veya turmolin veya pembe kuvars ve gül aramosı eşliğinde yapılan çalışmalar sevgi eşiğini yükseltir, çakrayı temizler, iyileştirir ve aktive eder.

Çalışma esnasında çakraya konulan Reiki topları bu çakrayı sevgi enerjisi ile doldurur.

Reiki ile yapılan çakra temizleme meditasyonları kalp çakrasının enerjisini yükseltir. Meditasyonlarda “lotusun yaprakları açılsın” anlamına gelen “OM MANI PANME HUM” sözcüklerini kullanmanız kalp çakranızın enerjisini temizler.

Topraklama yöntemlerinden küçük ve ters baklava kişiyi daha iyi hissettirir.

Doğa ortamında veya açık alanlarda yapılan solunum egzersizleri çok yararlıdır. (yavaş ve derin nefes alıp, bir süre sonra verilen oksijen KI enerjisini bedene taşır.)

“Kendimi bağışlıyorum, olduğum gibi kabul ediyor, onaylıyorum, seviyorum ve tüm sevgimle özgür bırakıyorum.“; “Ben sevgiyim”, “Ben sevginin merkeziyim”; “Herşeyi olduğu gibi sevgiyle kabul ediyor ve sevgiyle özgür bırakıyorum.” gibi sevgi ile ilgili onaylamalar, kalp çakrası temizliğinde kullanılır. Bu onaylamalar saf niyetinizle birleşince tüm olumsuzluklar, olumlamaya dönüşecektir.

Solar pleksus ile birlikte yapılan dengeleme yöntemi, alt ve üst çakra merkezlerini eşitler. Bu dengeleme çalışmasında sol el her zaman kalp çakrasında sabit olarak durur. Sağ el, 3-5’er dakika aralıklarla sıra ile önce solar pleksusta, sonra ikinci çakrada durur. Maddi çakralardan sonra sağ el manevi çakralara geçer ve önce boğaz daha sonra alın ve taç çakralarında durur. Ellerin çakralarda kalış süresi en az 3 dakika en fazla ise içinizden gelen süre kadar olmalıdır.

1.05.2008

ÇAKRANIN ANLAMI


Çakranın kelime anlamı Sanskritçede tekerlektir. Çakralara, tekerlek gibi döndüğü için “çakra” adı verilmiştir. Çakralar enerji bedenimizde var olan ana enerji merkezleridir ve bedenin ortası boyunca uzanan dikey bir çizgi üzerinde vücudun ön ve arkasında yer alırlar. Bu enerji merkezlerinin görevi evrensel enerjiyi alıp, bedenin kullanabileceği frekansa dönüştürmektir. Tıpkı bir trafo gibi çalışır. Bedenimizde 88.000 çakra vardır.7 ana terminal çakra vardır. Çakralar aşağıdan yukarıya doğru numaralandırılır. Her çakranın belli enerjisi ve belli frekansı vardır. En düşük frekanslı olan en alttaki kök çakra, en yüksek olan tepedeki taç veya tepe çakradır. O yüzden numaralama aşağıdan yukarıya doğru yapılmıştır. Her çakraya denk gelen bir rengin enerjisi vardır. Bu renkleri kullanarak çakrada ki sorunları çözebilir ve enerji akışını düzenli hale getirebiliriz.

REI : EVRENSEL, MANEVİ BİLGİLER
KI : YAŞAM ENERJİSİ

1. KÖK ÇAKRA (kırmızı) : Enerji sistemin merkezidir.
2. HARA ÇAKRA (turuncu) : Cinsel organları kontrol eder.
3. SOLAR PLEKSUS (sarı): Sindirim sisteminin tüm fonksiyonlarını kontrol eder (karaciğer, dalak)
4. KALP ÇAKRASI (yeşil/pembe): Kan dolaşım sistemini kontrol eder.
5. BOĞAZ ÇAKRASI (mavi) : Solunum sistemini kontrol eder.
6. 3. GÖZ ÇAKRASI / ALIN ÇAKRASI (eflatun): Sezgiyi kontrol eder.
7. TAÇ ÇAKRASI (beyaz): Vücudun tüm fonksiyonlarını kontrol eder. (beyin, omurilik, beyincik)

Kök Çakra dünyadan enerji alır.
Solar Pleksus/3. Çakra güneşten enerji alır.
Taç Çakra evrenden enerji alır.

REIKI ÇAKRA MEDİTASYONU



Derin yoga nefesleri almak bu meditasyonda derin temizlik noktalarına inmemizi kolaylaştırır. Bu meditasyonda, Reiki çakralarınızın frekansına uyarak renk değiştirmelidir. İkinci aşamalar her çakrada 1. ve 2. sembollerini tekrarlamayı anımsasınlar.

Derin nefes alın. Elleri Gassho pozisyonuna getirerek içinizdeki Tanrı’yı/Yaradan’ı selamlayın ve Reiki kanalınızı sevgiyle açın. İkinci aşamalar, 1. ve 2. sembolleri kullanarak, 3. aşamalar 4. sembolü de katarak, bir metre çapında bir ışık küresi imgeleyin. Şimdi bu kocaman ışık topunu taç çakranızın Kira cm. Yüksekliğine kadar kaldırın ve derin nefes alarak bırakın. Ve enerji topunun içine girdiğinizi hissedin. Işık küresi medtasyon boyunca sizin auranızı saracaktır.
Dikkatinizi kök çakraya odaklayın ve üç kez derin nefes alıp verin. Renginiz parlak ve canlı bir kırmızı. Bu güçlü kırmızı ışın, kök çakranızdan yavaşça yayılarak kalçanızı, bacaklarınızı ve ayaklarınızı sarıyor. Bu bölgeleri gevşetiyor ve tüm ara çakraları besliyor. Temel merkez, temizleniyor, arınıyor, dengeleniyor ve aktive oluyor. Kök çakranızın enerjisi yükseliyor ve farkındalığı genişliyor. Bedeniniz tam olarak gevşediğinde iç görüyle bakın, buarada bir insan olsaydı kim olurdu? Size karşı tavrı nasıl olurdu? Onunla iletişim kurun. Size mesajı ne olabilir? Veya sizin, ona vermek istediğiniz bir mesajınız var mı? Bazı olumsuz düşünce, duygu, görüntüler varsa onlarla iletişim kurun, onları Reiki ile aydınlatın ve barışı, huzuru sağlayın.

Onaylama: Bu dunya benim evim ve benim ihtiyaçlarım zamanında karşılanır.

Şimdi İkinci Çakrada kendi öz merkezinizdesiniz. Üç kez derin nefes alın verin. 2. ve 3. aşamalar sembolleri yine uygulasınlar. Renginiz canlı bir portakal alevi. Sıcak ve mutluluk veren bir enerji, herşeyi sıcacık sarıyor. Sakral merkezin enerjisi yükseliyor, farkındalılığı genişliyor. Çakranız iyileşiyor, çalışıyor, temizleniyor, dengeleniyor ve aktve oluyor. Bu arada herşey doğal ve sade. Olaylar ve konular sizi zorlasalar bile hepsi de zevk alınacak birer oyun.
Kendi görüntünüzü bu çakraya yansıtın. Bu mekanda yaşasaydınız, nasıl olurdunuz? Kaç yaşında ve nasıl bir görüntüye sahipsiniz? Görüntünüzün size tavrı nasıl? Bazı olumsuz düşünce, duygu, görüntüler varsa orlarla iletişim kurun, onları Reiki ile aydınlatın , doldurun ve barışı, huzuru sağlayın.

Onaylama: Bu, benim hayatım. Hayatımdan ve kendi bedenimde yaşamaktan zevk alırım.

Şimdi üçüncü çakradasınız ve rengi sarı. Üç kez derin nefes alın verin. 2. ve 3. aşamalar sembolleri yine uygulasınlar. Çakranız temizleniyor, dengeleniyor ve aktive oluyor. Enerjisi yükseliyor, farkındalığı artıyor. Etrafınızda çeşitli insanlar var, hepinizin üzerinde büyük ve sıcak bir güneş parlıyor. Bu sıcaklık sizi sevgiyle sarıyor, tüm gövdeniz, organlarınız ve ara çakralarınız arınıyor ve iyileşiyor. Dikkat edin, ikinci çakra, sakral merkez yeterince rahat ve açılmış mı? Yoksa br takım gerginlikler hala devam editor mu? Eğer rahat değise Reiki ile gevşetin. Etrafınızdaki insanlara bakın, kimler olabilir ve size farsi tutumları nasıldır? Gerek duyarsanız o insanlara vermek istediğiniz mesajları söyleyin. Şimdi dikkatinizi , auranızı yönlendirin ve bedeninizi bir halka gibi saran Solar Pleksus kuşağınızı canlı bir sarı ile kaplayın. Tüm stresler ve güç deneyimleriniz kırılsın, çakranızın öz enerjisi, sağlıklı auranıza ve çevrenize yayılsın.

Onaylama: İnsanlarla iletişim sağlıklı ve güzel.

Şimdi kalp merkezindesiniz ve rengimiz pembe. Üç kez derin nefes alın verin. 2. ve 3. aşamalar sembolleri yine uygulasınlar. Aldığınız nefesle, kalp çakranız enerjisi yükseliyor, farkındalığı genişliyor. Taç çakranızdan aldığınız Reiki enerjisini, kalp çakranıza göndererek önünüze büyük bir kalp hazırlayın. İçine, sizi inciten, kıran ve üzmüş olan üç kişiyi yerleştirin. Onları sevginizle kucaklayın ve bağışlayın. Özel bir mesajınız varsa tek tek iletin. İçinizde hiç kırgınlık kalmayıncaya kadar, bu konumda kalın. Tüm olumsuz duygulardan arınarak kalp çakranız genişlesin, pembe ışıklar her yöne doğru yayılsın ve bir müddet bu konumu muhafaza edin.

Onaylama: Ben sevgiyim. Huzur sevginin tek gerçek olduğunu bilmektir.
Şimdi boğaz çakrasındayız ve renginiz mavi. Üç kez derin nefes alın verin. 2. ve 3. aşamalar sembolleri yine uygulasınlar. Gökyüzünün canlı mavisi çakranızdan akarak boyun ense ve omuzlara doğru yayılıyor. Bu bölgelerdeki tüm gerginlikleri çözüyor. Boğaz çakranın enerjisi yükseliyor ve farkındalılığı genişliyor. Temizleniyor, iyileşiyor, dengeleniyor ve aktive oluyor. Çakranın içine kendinizin görüntüsünü yansıtın ve izleyin. Kaç yaşındasınız ve görüntünüz nasıl? Çakranın size söylemek istedikleri neler? Onları yeterince dinleyebiliyormusunuz? Olası negatif duyguları Reiki’nin ışığı ile yıkayın ve arındırın.

Onaylama: Duygu ve düşüncelerimin farkındayım ve onları özgürce ve sevgi ile ifade ediyorum. Tüm sınırlamalarımdan kurtuluyorum ve kendimi özgürce ifade ediyorum.

Şimdi alın çakrasındasınız ve renginiz eflatun. Üç kez derin nefes alın verin. (sembol kullanmıyoruz) Eflatun ışık demeti zihninizdeki düşünceleri sakinleştiriyor ve aydınlatıyor. Düşünceleriniz, önce yavaşlıyor sonra birer görüntü halini alıyor. Bu görüntülere hiçbir değerlendirme yapmadan, yargı, yorum katmadan bakıyorsunuz, ızlıyorsunuz…onları tutmayın özgür bırakın.. Yeterince boşluk ve hafiflik sağladıktan sonra, alın çakranızdan çıkardığınız eflatun ışığı evrene gönderin. Amacınız gerçek mekanınızı hissetmeniz ve şu anda yukarıda bulunan dostlarınıza sevgi göndermek…

Şimdi dikkatimizi tekrar kök çakranıza getirin. Hızla tüm çakra renklerini sıra ile hissedip hepsini birleştiriyorsunuz ve güçlü bir beyaz ışık olarak taç çakrasından çıkartıyorsunuz. Bu berrak ışık yavaşça auranızı dolduruyor ve sizi arındırıyor.

Bir müddet bu konumda kalın..
Yaradana, Reiki’ye, Dr. Mıkao Usui’ye ve tüm evrene şükranlarınızı sunuyorsunuz ve yaptığınız bu meditasyonun , bütünün hayrına olması dileğiyle, derin bir nefes alarak bitiriyorsunuz. Hazır olunca gözlerinizi açın lütfen.
NAMASTE.



Renk Terapisi


Farkında olsak da olmasak da renklerin özel titreşimleri üzerimizde güçlü bir etki uyandırır. Doğanın v.s renkleri hep titreşimleriyle bizi etkiler.

Renk titreşimleri 7 çakra boyunca çok özel bir etkiye sahiptir. Giysilerimizin, hatta iç çamaşırlarımızın bile renkleri önemlidir. Eğer özellikle bir çakrayı aktive etmek istiyorsanız, bedeninizin ilgili bölgesinde doğru renkler seçtiğinize emin olunuz.

Tüm renkler içinde siyahın zıt bir etkisi vardır. Çünkü en düşük titreşimli renktir. Renk tedavisinde kullanılmaz. Sürekli giyilen siyah renkli kıyafetler çakra fonksiyonlarına zarar verir.

1. Çakra Kırmızı
2. Çakra Turuncu
3. Çakra Sarı
4. Çakra Yeşil veya Pembe
5. Çakra Mavi
6. Çakra Lacivert
7. Çakra Mor
renklidir.

Ses Terapisi

Her türlü müzik ses terapisi için uygun değildir. Özellikle Hint Sitar müziği, klasik batı müziği çakra terapisinde kullanılabilir.

Müzik, tüm yaşam şekillerine giren, yaşamı yenileyen ve devam ettiren bir enerji şeklidir.
Örneğin klasik müziğin etkisiyle tavuklar daha çok yumurta ve inekler de daha çok süt verir. Rock müzik verimde hızlı bir düşüşe yol açar.
Bitkiler en fazla Hint Sitar müziğini ve Bach’ın müziklerini tercih ediyorlar. Country ve folk müziğe ise tepki göstermiyorlar.
Bitkiler ve hayvanlar için doğru olan insanlar için de doğrudur. Dinlediğimiz müziği dikkatle seçmeliyiz.

Rahatça uzanın ve kendinizi müziğin kollarına bırakın. Müziğin titreşimlerinin zihninizin, bedeninizin ve ruhunuzun titreşimlerine dönüşmesine izin verin. Bu arada tek tek sırasıyla çakralarınızı düşünün ve yavaş yavaş gevşeyin.

Müzikle olan terapiyi Reiki, koku ve taş terapisi ile birleştirebilirsiniz. Bu, çakralardaki enerji akışını arttırır.

Müzik eşliğinde yapılan danslar da çakralar üzerinde oldukça etkilidir.
İnsan sesini de çakralar üzerinde 2 şekilde kullanabilirsiniz.

Uzak doğuda “M” sesi çok önemlidir. Nefesinizi verirken 3’er kez aşağıdaki sesleri ilgili notalarla tekrarlayın. Her seferinde dikkatinizi çakralara çevirerek notanın titreşimini hissedin.

1. çakra için “U” Do notası ile
2. çakra için “Oğu” Re notası ile
3. çakra için “O” Mi notası ile
4. çakra için “A” Fa notası ile
5. çakra için “E” Sol notası ile
6. çakra için “İ” La notası ile
7. çakra için “M” Si notası ile

Bitirdiğinizde bir süre sessiz oturun ve duygularınızın yavaş yavaş sona ermesine izin verin.


-Ses terapisinin ikinci şeklinde sesler yerine her çakraya yönelik mantralar kullanılır.

1. çakra için LAM
2. çakra için VAM
3. çakra için RAM
4. çakra için YAM
5. çakra için HAM
6. çakra için KSHAM (KŞAM)
7. çakra için OM

1. Kök çakrayı faaliyete yöneltmek için en uygun müzik monoton, vurgulu ritmlerden oluşmalı (İlkel kabile müzikleri).
2. Çakrayı canlandırmak için kaygısız bir neşe uyandıran herhangi bir akıcı müzik kullanılabilir. Kuş sesleri, akan suyun sesi v.b doğal sesler de 2. çakra enerjisini sakinleştirmek için kullanılabilir.
3. Çakra canlı ritmlerle harekete geçirilir. Armonik sesleriyle orkestra müziği solar pleksus çakranın uyumlu kılınması için uygundur. Bu çakradaki aşırı çalışma durumu içinse rahatlatıcı bir müzik sakinleşmenize yardım edecektir.
4. Çakranızın müziği klasik veya new age olabilir. Bunlar sevginin gücünü uyandırır ve onu ahenk yaratacak şekilde etkiler. İlahiler ve meditasyon, mantra müzikleri de kalp çakrası için çok uygundur.
5. Çakra için meditatif müzikler, new age müzikleri,
6. Çakra için zihninizi rahatlatan ve açan, kozmik boyutlara ilişkin hayal ve duygular uyandıran sesleri kullanabilirsiniz. Bach’ın müzikleri de 3. göz çakrasını uyaran ve uyumlulaştıran müziklerdir (Mantra müzikleri de kullanılabilir).
7. Çakra için en iyi müzik sessizliktir. Tam sessizlik halinde tüm varlığımız uyanır. Yaradılışın ilahi sesini duyabiliriz.

Aroma Terapi

Duyularımız üzerindeki en güçlü etkiyi kokular yapar ve kokular ayrıca ruh halimizi de doğrudan etkiler.

Bu terapide yalnızca eterik kokular kullanılır. Çiçek ve bitkilerin eterik maddeleri, insan varlığının enerji bedenlerine dokunarak onun iyileştirici, uyum yaratıcı enerjilerini açığa çıkarırlar.

Uygulamaya kök çakra ile başlayın ve her çakraya birkaç dakika Reiki eşliğinde koku sürerek terapi yapın.

Genelde
kök çakra için Sandal, sedir, karanfil yağı
2. çakra için Sardunya, yasemin yağı
3. çakra için Kekik, limon yağı
4. çakra için Gül yağı
5. çakra için Sardunya, lavanta yağı
6. çakra için Lavanta, nane, yasemin yağı
7. çakra için Lavanta yağı
kullanılır.

Değerli Taş Terapisi

Değerli taşlar hem gökyüzünün hem de yeryüzünün güçlerini çekerler ve dünyaya yayarlar.
Yakınınızda bir değerli taş bulundurduğunuzda, içinizde bir titreşim doğar. İçinizde tıkanmış ya da bozulmuş durumda bulunan tüm güçler ve nitelikler, değerli taşların titreşimlerine cevap verirler.

Değerli taşları kullanmadan önce onları temizlemelisiniz. Çünkü bedenden ve çevreden negatif titreşimleri emerler. Temizlemeden terapide kullanmamalısınız. Çatlayan veya kırılan taşlarınızı toprağa gömün ve onları artık kullanmayın.

Zaman zaman taşlarınızı güneş ışığına bırakarak enerji yükleyebilirsiniz.

Sık sık kullandığınız taşları ara ara temizlemelisiniz. Sırtüstü uzanın, taşlarınızı tek tek ilgili çakraların üzerine koyun (deri üzerine). Gözlerinizi kapatıp Reiki ile de çakraları destekleyin.

Genelde
kök çakra için Akik, kırmızı jasper, kırmızı mercan,garnet

2. çakra için Ay taşı, carneol, manzaralı jasper

3. çakra için Kaplan gözü, amber, sarı topaz, sitrin

4. çakra için Zümrüt, jade, pembe kuarz, turmalin, malahit

5. çakra için Mavi kalsedon, turkuvaz (firuze)

6. çakra için Ametist, lapis lazuli, safir, sodalit

7. çakra için Ametist, kristal şeffaf kuarz
kullanılır.

2.04.2008

Jahnabi dd

Sevgili Arkadaşlar,

Sizlerle harika bir haberi paylaşmanın mutluluğu içindeyim.
Yol arkadaşım, Zeynep Ünlü Mutlu, 29 Mart Cumartesi sabah saatlerinden itibaren Harinam Inisiyasyonu alma sanşına erişerek artık ismi "Jahnabi" olmuştur. Hintçede Jahnabi isminin anlamı ise "Ganj Nehri", yani arındıran, saflaştıran kutsal nehir...

Harinam inisiyasyonun ve verilen ismin kişinin enerjisini yükseltme, kişiyi içsel aydınlığa biraz daha yaklaştırma gibi önemli etkileri vardır.

Tıpkı bana "Brajabanita" diye hitap etmeniz gibi, Zeynep'e de artık "Jahnabi" diye hitap etmemizin ayrı bir önemi var.

Artık bundan sonra Brajabanita ve Jahnabi olarak sizlerle birlikte olmaya devam edeceğiz…

Sevgili "Jahnabi", gelişim yolunda attığın bu değerli adımda yolun açık ve aydınlık olsun.

Sevgilerimle,
Brajabanita d.d.

1.04.2008

MART AYI PRATİK REİKİ Egzersizleri

Sevgili Arkadaşlar,

27 Mart 2008 tarihindeki "Çakra Dengeleme Uygulaması" çalışmalarımız çerçevesinde, kimliğimizin, yaratıcılığımızın ve kendimizi ifade etme merkezimiz olan 2. ve 5. çakra anlatımı ve meditasyonları ile devam ettik.

Bu ay çalıştığımız konu ile ilgili bilgiler katilamayan arkadaslar icin ekte sunulmuştur.

Bu arada, çakra dengelemesi yaparken beraberinde onaylamalarını da söylemeniz çok faydalı olacaktır:

1. ve 6. çakra :
Dünyamda herşey iyi ve güzel. İçimde ve dışımda uyum var.

2. ve 5. çakra :
Bedenimi ve kimliğimi sevgiyle kabul ediyorum. Bu benim hayatım. Tüm sınırlamalaimdan kurtuluyorum ve kendimi özgürce ifade ediyorum.

3. ve 4. çakra:
Güvendeyim. Emin ellerdeyim. Kendimi bağışlıyorum, olduğum gibi kabul ediyorum, onaylıyorum, seviyorum ve tüm sevgimle özgür bırakıyorum.

Sevgilerimizle,
Brajabanita ve Zeynep
*
*
İKİNCİ ÇAKRA (SAKRAL ÇAKRA)
*

SAKRAL CAKRA: 2. CAKRA (SVADHISTHANA)
ÇAKRA RENGİ: Turuncu
TEMEL DUYGU : Cinsellik
AROMATERAPİK YAĞI: Yasemin, sardunya
ŞİFA ÇALIŞMALARINDA KULLANILAN TAŞLAR: Ay taşı, carneol, manzaralı jasper
İLGİLİ ORGANLAR: Üreme organları, böbrekler, mesane, kan, sindirim asitleri ve benzeri vucut sıvıları,erbezleri, leğen kemikleri, yumurtalıklar, bağırsaklar
İLGİLİ HORMONLAR: Ostrojen, testosteron
2. ÇAKRANIN INSAN VARLIĞI OLARAK IFADESI: Kadın ve erkek kimliğinde birey
ANA PRENSİBİ: Üreme, manevi ve doğal dürtüler
MANEVİ PRENSİBİ: Yaşamla akış ve cinsel zevkler
ÇAKRANIN ONAYLAMASI: Bedenimi ve kimliğimi sevgiyle kabul ediyorum. Bu, benim hayatım. Hayatımdan ve kendi bedenimde yaşamaktan zevk alırım.


- İkinci enerji merkezi olan Sakral Çakra, Svadhıstan Çakra ve Dalak Çakra olarak da bilinir. Sakral çakranın rengi, yaratıcılığın frekansını taşıyan “portakal” alevidir. Elementi ateştir. Reiki ateşi hücrelerdeki şifreyi çözer ve yaratıcılığı açığa çıkarır.

- İkinci çakra süzülmemiş ilkel duyguların, cinsel arzuların ve yaratıcılığın merkezidir.


- Tüm biyolojik yaşamın kaynağı olan su ile tanımlanır. Su, yeni yaşamı döller ve üretir.


- Bu çakra döllenme ve üreme işlevini yapar. Bu çakra yaratıcılığımızın merkezidir. İkinci merkezde, çakrada ifade bulan yaratıcılığın, estetik güzelliğin ve üreticiliğin dışa açılımı boğaz çakrası ile ortaklaşa gerçekleşir.

- Çakranın hormonları “östrojen ve testosteron”, erkek ve dişil beden işlevselliğini sağlar. Duyu organı “tat” alma, yaşamdan haz duymayı hissettirir. Hayatı sevgi, çoşku ve neşe ile sürdürmek kişinin yaşam kalitesini ve enerjisini yükseltir.

- Çakranın ses rengi “re” mantrası “vam” dır ve “altı yapraklı” lotus çiçeği ile sembolize edilir.

- Karaciğer, dalak, böbrekler, idrar yolları ve kesesi, bağırsaklar, rahim, yumurtalık çakranın fonksiyonlarını kontrol ettiği organlardır. 2. ve 3. çakranın ortak kontrol ettiği karaciğer, dikkatin merkezidir. Dikkat eşiğinin yüksek olması farkındalılığı arttırır.

- Alkol bu çakra için olumsuz bir uyarıcıdır. Karaciğeri, yarattığı ısı ile tahrip eder ve ortaya agresif ve kızgın tavırların çıkmasına yol açar. Karaciğer organın rahatsızlığı ikinci çakranın enerjisini tüketir.

- İkinci çakranın en önemli işlevlerinden biri de, ortaya çıkardığı enerjinin beyin hücreleri tarafından “düşünme” işlemi sırasında yakıt olarak kullanılmasıdır. Sağlıksız karaciğere sahip olan bir kişide, dikkat dağınıklığı, bulanık zihin, düşünceleri toplayamama görülür ve bu durum kapasitesi düşük algılamaya neden olur.

- Yaratacılığın merkezi olan ikinci çakra, üreticiliğin, estetik güzellikle buluştuğu yaratıcı enerjiyi üretir. Kişinin kendini ifade etme arzusu, Tanrısal özün yansımasından kaynaklanır. Bu güç, insanı yaratıcılığa ve üreticiliğe yönlendirir. İkinci çakra, ilham kanalıdır ve sanatçı kişiliğin iç sesidir.

- İkinci çakra kişinin imgeleme eşiğini yükseltir. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri de “imgeleme”, yaratıcı güçtür.

-İkinci çakranın normal çalışması durumunda uyumlu bir cinsel yaşam, bedeni sevgiyle kabullenme görülür. Beden, zihin ve ruh dengede olur, eylemler yaratıcı olur ve yaratıcılığın derin mutluluğunun farkına varılır.

- Anda kalmak bu çakrayı da olumlu etkiler. Tüm hastalıkları kendimiz oluştururuz. Her deneyim biraz daha büyümemize yardımcı olur. Geçmiş ve gelecek bütünün içindedir. Şimdide kalarak, anı yaşamak endişe ve kaygılardan bizi kurtarır.

- Çakrada tıkanıklık olduğunda, kişide cinsiyet problemleri, kadın-erkek kimliklerinin oturmaması, özgüven eksikliği, bedenini sevmeme, duygusal felç görülür. Üreme ile ilgili organlarda çeşitli hastalıklar olabilir.

- Bu çakrayı tıkayan çok önemli diğer bir faktör de bir başka varlığın obsesif, takıntılı bir şekilde takipçisi olmak, yanlış spiritüel öğretmen, veya öğretileri takip etmektir. Doğru olmayan bir öğretiyi ve şekilcilikleri izlemek, üretkenlikleri ve yaratıcılığı engeller.


İKİNCİ ÇAKRAYI TEMİZLEME YÖNTEMLERİ

- İkinci çakranın temizlenmesinde; ay taşı, carneol, manzaralı jasper taşlarından yararlanılır. Yasemin, sardunya ve sandal ağacı aromaları da düşünme ve hissetme eşiğindeki titreşimlerde bir bütünlük sağlar, yaratıcılığı kamçılar. Yılan yılang ağacının çiçeklerinden elde edilen aroma ise kişiye huzur verir, güven duygusunu arttırır ve engellenmiş, karışıklık içindeki asi duyguların dengelenmesini kolaylaştırır.

- İkinci ve Beşinci çakrayı dengeleme yaparak çalışmak, bu iki çakra arasındaki ilişkiyi düzene sokar, dengeyi sağlamaya yardımcı olur.

- Bir başkasına terapi yapılırken, topraklama yöntemlerinden büyük baklava kullanılmalı, portakal renkli Reiki topları ile meditasyon uygulanmalıdır. Renklerin eşlik ettiği meditasyonlar derin temizlik sağlar. Kendimize Reiki uygularken çakraların renklerini imgeleyerek çalıştığımızda çok daha etkin bir arınma gerçekleşir.

- Çakralar da beynimiz gibi depolama ve hatırlama yeteğine sahiptir. Yaşanan tüm olayları çakraların içinde bulmak mümkündür. Reiki çakra meditasyonu yaparken iç gözümüzle bakmak ve kendimizi gerçek duygularımız ile algılamak, çakraların güçlenmesini sağlar ve blokajların oluşmasını engeller.


BEŞİNCİ ÇAKRA BOĞAZ ÇAKRASI
*

BEŞİNCİ ENERJİ MERKEZİ , BOĞAZ ÇAKRASI : 5. CAKRA (VISHUDDHA)
ÇAKRA RENGİ: Mavi.
TEMEL DUYGUSU: Dürüstlük, iletişim merkezi
AROMATERAPIK YAĞI: Lavanta
ŞİFA ÇALIŞMALARINDA KULLANILAN TAŞLAR: Mavi kalsedon, turkuvaz (firuze)
İLGİLİ ORGANLAR: Ciğer,boğaz,bronşlar, kulaklar, yemek borusu, ses telleri, ense, çene ve dişler, akciğerlerin üst kısmı, kollar tiroid ve paratroid bezleri
İLGİLİ HORMONLAR: Tiroid /Throxyn (guatr bezi)
5 . ÇAKRANIN İNSAN VARLIĞI OLARAK İFADESİ: (önemli bir bölge burası kapıdır) Üst varlıklar arasında kendini ifade etme boyutunun başlangıcı bu çakradır.
ANA PRENSİBİ: Varoluşun seste yankısı(iletişim kurabilme yeteneği, ifade etme yeteneği; üst aşamalara geçiş – kendini bulma )
MANEVİ PRENSİBİ: Iletişim, yaratıcı, ifade tarzı, kendini bulma, bağımsızlık, varoluşun üst aşamalarına geçiş
Çakranın onaylaması: Tüm sınırlamalarımdan kurtuluyorum kendimi özgürce ifade ediyorum.

- Beşinci çakra, iletişim merkezi, Boyun ve Boğaz Çakrası, Vishuddha çakra olarak bilinir. Negatif enerjilerden koruyucu özelliği, eskiçağlardan beri bilinip kullanılan, özgürlüğü ve sakinliği temsil eden “mavi” çakranın rengidir. Elementi, beşinci boyutun saf sevgi enerjisi, işitme ve koku alma çakranın duyu organlarıdır.

- Bu çakra; iletişimin, ifadenin merkezidir, alt çakralarla taç çakra arasında bağlantı kurar.

- Bu çakra yoluyla içimizdeki herşeyi ifade ederiz. İletişim duygusu 5. çakraya aittir.

- 5. çakra, Yaradan’ın flütü olarak adlandırılır. Varoluşun üst aşamalarına geçiş kapısı olan bu merkez, üst boyutlarda ve yükselmiş üstatlar arasında kişinin kendini ifade etmesinde aracıdır.

- Dış dünyaya açılan bu çakra, varoluşun seste yankılanmasıdır. Yaradan’ın flütü, düşünce ve duyguları ses vibrasyonuyla dışarıya iletirken; kulaklar, dışarıdaki iletiyi içeri alır. Hem içe hem dışa açılma özelliği taşıyan tek çakra boğaz çakrasıdır.

- Boğaz çakrasının arzuyla gerçekleştirdiği konuşma, kalbin tatlı melodisini taşımalıdır. Bu enstrümanı, iletişim zinciri içinde sesle etkileşen düşünceleri olumlu ve güzel değerleri ifade etmek için kullanmak gerekir.

- İkinci merkezde, çakrada ifade bulan yaratıcılığın, estetik güzelliğin ve üreticiliğin dışa açılımı boğaz çakrası ile ortaklaşa gerçekleşir.

- 5. çakranın negatif enerjilerden koruyucu özelliği, eski çağlardan beri bilinip kullanılan, özgürlüğü ve sakinliği temsil eden “mavi” çakranın rengidir. Elementi, beşinci boyutun saf sevgi enerjisidir, işitme ve koku alma duyuları da bu çakranın duyu organlarıdır.

- İlgili hormonu tiroit bezinin salgıladığı “thyroxin” hormonudur.

- Ses rengi “sol” mantrası “ham”dır.

- 16 yapraklı lotus çiçeği ile temsil edilir.

- El ve kol hareketleri (jestler), yüz ifadesi (mimikler) boğaz çakrası tarafından kontrol edilir. Kulak, burun, boğaz ve ses telleri, dil, diş etleri, sinüsler, ense, yutak ve bademcikler, kollar, tiroit bezi, beşinci çakranın kontrolünde olan organlardır.

- Dışarı açılan bu enerji kapısı, virüs ve bakteri gibi negatif enerjilere bekçilik görevi yaparak, bedeni beklenmedik misafirlerden korur. Aynı zamanda, solunum yoluyla alınan zehirli maddelerin süzgecidir. Hava kirliliğine neden olan endüstriyel duman ve gazlar, bu çakrayı olumsuz etkiler. Sigara bu çakrayı tahrip eden nedenlerin başında yer alır.

- Bu çakranın uyumlu çalışması durumunda duygularımız, düşüncelerimiz ve iç bilgeliğimiz özgürce ifade edilir. Konuşma ve yaratıcılık tamamen açıktır. Diğer insanların düşünceleri sizi yolunuzdan saptırmaz. Bağımsızlık ve özgürlük korunur. Bütünlük duygusu hissedilir. Gülmek, eleştirinin barınmadığı espiri yeteneğini geliştirmek, sevginin gücünde kalmak, hoşgörü ve nötr kalmak, “lütfen” ve “şükran” sözcüklerini kullanmak bu çakranın enerjisini yükseltir.

- Bu çakra iyi çalışmadığında ise, duygular ifade edilemez, bastırılır, derin konuları ifade ederken boğaz düğümlenir. İnsanlardaki iletişim kopuklukları bu çakranın problemli olmasından kaynaklanır. Bu çakrada sorun olduğunda, diğer insanlardan daha kolay grip olunur, vücuda beta mikrobu vb. alınır.

- Ortak çalışan 2. ve 5. çakraları en çok tahrip eden alkol ve sigaradır.

- Yargılamak, ego yelpazesinde bulunan kibir, ben merkezcilik, kuşku, öfke, nezaketsizlik, maddesel gücün peşinde olmak 5. çakrayı tıkar ve ona zarar verir. Çekingenlik ve suçluluk duygusu bu çakrada gerginlik yaratır.


5. ÇAKRAYI TEMİZLEME YÖNTEMLERİ


· Reiki uygularken, bu çakranın taşları olan akuamarin, turkuvaz, mavi kalsidon ve lapis kullanılır. Aromalardan ise okaliptus bitkisinin aromasi kişiyi iç sesine yönlendirir ve ruhun titreşimlerini daha rahat hissetmeyi sağlar. Lavanta ve adaçayı aromaları da negatif enerjiyi alır ve gevşetir. Meditasyonlarda ve Reiki uygulamalarında, her çakrada olduğu gibi, Reiki renk topu eşliğinde çalışmak yararlıdır. Beşinci ve ikinci çakra mutlaka eşitlenmelidir.

· Dengeleme çalışması sırasında omurganın ön tarafından akan boğaz çakrasının mavi rengi, 2. çakranın portakal rengine karışır. İkinci çakranın portakal rengi de omurganın arka tarafından yükselerek boğaz çakrasının mavi rengi ile bütünleşir. Mavi ve portakal renginin etkileşimi, iki çakrayı da olumlu etkiler ve dengeler.

· Boğaz çakrasının temiz tutulması emek ister. Enerji düşüklüğüne davet ettiren mikroplar, hastalıklara neden olurlar. Gece boyunca üretilen asit, ağız temizliğinin önemini belirler. Diş çrümeleri ve kötü kokuları gidermek için de, dişler en az günde iki kez fırçalanmalı ve düzenli ağız bakımı yapılmalıdır.

· Bir başkasına terapi yapılırken büyük baklava bu çakranın da temizliğinde etkindir. Çakraya ait mantra ve onaylamaların ses vibrasyonları hücrelerin farkındalığını arttırır. “Ham”, “Allahu Ekber” mantraları üç veya yedi kez yüksek sesle tekrarlandığında bu çakrayı temizler ve rahatlatır. Bunun açık ve temiz havada yapılması tavsiye edilir.

· Tuzlu su ile gargara yapmak çakralardaki negatif enerjiyi temizler.

· Özgüveni arttırmak ve doğa ile bütünleşmek, kişinin yaşam ve 5. çakrasının enerjisini yükseltir.


İKİNCİ ÇAKRA VE BEŞİNCİ İÇİN MEDITASYON


Derin yoga nefesleri almak bu meditasyonda derin temizlik noktalarına inmemizi kolaylaştırır. Derin nefes alın. Elleri Gassho pozisyonuna getirerek içinizdeki Tanrı’yı/Yaradan’ı selamlayın ve Reiki kanalınızı sevgiyle açın. İkinci aşamalar, 1. ve 2. sembolleri kullanarak, 3. aşamalar 4. sembolü de katarak, bir metre çapında bir ışık küresi imgeleyin. Şimdi bu kocaman ışık topunu taç çakranızın 40 cm. yüksekliğine kadar kaldırın ve derin nefes alarak bırakın. Ve enerji topunun içine girdiğinizi hissedin. Işık küresi medtasyon boyunca sizin auranızı saracaktır.

İkinci Çakrada kendi öz merkezinizdesiniz. Üç kez derin nefes alın verin. 2. ve 3. aşamalar sembolleri yine uygulasınlar. Renginiz canlı bir portakal alevi. Sıcak ve mutluluk veren bir enerji, herşeyi sıcacık sarıyor. Sakral merkezin enerjisi yükseliyor, farkındalılığı genişliyor. Çakranız iyileşiyor, çalışıyor, temizleniyor, dengeleniyor ve aktive oluyor. Bu arada herşey doğal ve sade. Olaylar ve konular sizi zorlasalar bile hepsi de zevk alınacak birer oyun.

Kendi görüntünüzü bu çakraya yansıtın. Bu mekanda yaşasaydınız, nasıl olurdunuz? Kaç yaşında ve nasıl bir görüntüye sahipsiniz? Görüntünüzün size tavrı nasıl? Bazı olumsuz düşünce, duygu, görüntüler varsa orlarla iletişim kurun, onları Reiki ile aydınlatın , doldurun ve barışı, huzuru sağlayın.

Onaylama: Bu, benim hayatım. Hayatımdan ve kendi bedenimde yaşamaktan zevk alırım.

Şimdi boğaz çakrasındayız ve renginiz mavi. Üç kez derin nefes alın verin. 2. ve 3. aşamalar sembolleri yine uygulasınlar. Gökyüzünün canlı mavisi çakranızdan akarak boyun ense ve omuzlara doğru yayılıyor. Bu bölgelerdeki tüm gerginlikleri çözüyor. Boğaz çakranın enerjisi yükseliyor ve farkındalılığı genişliyor. Temizleniyor, iyileşiyor, dengeleniyor ve aktive oluyor. Çakranın içine kendinizin görüntüsünü yansıtın ve izleyin. Kaç yaşındasınız ve görüntünüz nasıl? Çakranın size söylemek istedikleri neler? Onları yeterince dinleyebiliyormusunuz? Olası negatif duyguları Reiki’nin ışığı ile yıkayın ve arındırın.

Onaylama: Duygu ve düşüncelerimin farkındayım ve onları özgürce ve sevgi ile ifade ediyorum. Tüm sınırlamalarımdan kurtuluyorum ve kendimi özgürce ifade ediyorum.

Beşinci ve ikinci çakra mutlaka eşitlenmelidir. Eşitlenme işleminde omurganın ön tarafında akan boğaz çakranın mavi rengi, sakral çakranın (ikinci çakranın) portakal rengine karışır. Mavi ve portakal renginin etkileşimi, iki çakrayı da olumlu etkiler ve dengeler.

Şimdi İkinci çakranın portakal renginin omurganın arka tarafından yükselerek boğaz çakranın mavi rengi ile bütünleştiğini imgeleyin.

Bir müddet bu konumda kalın.. Sonra üç kez derin nefes alın.

Yaradana, Reiki’ye, Dr. Mıkao Usui’ye ve tüm evrene şükranlarınızı sunuyorsunuz ve yaptığınız bu meditasyonun , bütünün hayrına olması dileğiyle, derin bir nefes alarak bitiriyorsunuz. Hazır olunca gözlerinizi açın lütfen.
NAMASTE.

14.03.2008

Mart Ayı Pratik Reiki çalışması


Mart Ayı Pratik Reiki çalışması
*
Tarih : 27 Mart 2008, perşembe
Saat : 19.00 - 21.00
Yer : Denge Merkezi , Filistin Sokak No.9/11, G.O.P. – Ankara
**
Pratik Reiki çalışmamız ücretsiz olup sadece Reiki bilenlere yöneliktir.Pratik Reiki çalışması programını belirleyebilmemiz için çalışmaya katılmak isteyenlerin en kısa zamanda brajabanitavezeynep@gmail.com adresine bilgi vermelerini rica ederiz.
Sevgilerimizle,
Brajabanita&Zeynep

6.03.2008

ŞUBAT AYI PRATİK REİKİ Egzersizleri

Sevgili Arkadaşlar,

27 Şubat 2008 tarihindeki çalışmamızda, hem çakra bilgilerimizi tazelemek hemde “Çakra Dengeleme Uygulaması” nı daha iyi anlayabilmek için 1. ve 6. çakra hakkında bilgi verdik ve meditasyon çalışmaları yaptık.

Mart çalışmamızda 2. ve 5. çakra , Nisan ayı çalışmamızda da 3. ve 4. çakramız hakkında bilgi verip meditasyon çalışmaları yapacağız.

Bu çalışmalarda, çakranın taşları, renkleri ve kokularını da kullanacağız. Bunun yanısıra eski notlarınızdan çakralarla ilgili bilgilerinizi tazeleyip gelebilirseniz sizin için daha iyi olur.

Sizler ve gelemeyen arkadaşlarımız için bu ay çalıştığımız konu ile ilgili bilgiler aşağıda sunulmuştur.
Bu arada bu ay boyunca, çakra dengelemesi yapmanız dışında 1. ve 6. çakranın temizleme yöntemleriyle ilgili çalışmalar yapmanız size faydalı olacaktır.

MART AYI PRATİK REİKİ ÇALIŞMASI

KÖK ÇAKRA (1. ÇAKRA – MULADHARA ÇAKRA) - ALIN ÇAKRASI : 6. ÇAKRA (AJNA ÇAKRA/ 3. GÖZ)

Bu ay ki çalışmamızda 1. Çakra yani Muladhara çakra ve 6. Çakra yani Ajna Çakra (3. Göz) dan bahsetmek biraz bilgilerinizi tazelemek istiyoruz. Kök çakra maddi, 6. Çakra ise manevi çakramız ve her ikiside birbirini tamamlayan ve uyum içinde olan çakradır.

Kök Çakra, duygusal olarak yerküreye dolayısıyla yaşama olan bağlılığın ifadesi, varoluş ve yaşama içgüdüsüdür. Kök Çakranın yer kürede ifade şekli ailedir. Yaşamı olduğu gibi kabullenme, uyum ve haz içinde devamını sağlar.

6. Çakra ise kendini tanıma anlamına varma, manevi güç, yönlendirme ve sezgisel güç olarak ifade eder. Bir bütünün parçası olduğumuzu vurgular. Dünyayı olduğu gibi kabullenmeyi, bağışlamayı ve farklı bir biçimde algılamamızı sağlar.

KÖK ÇAKRA (1. ÇAKRA – MULADHARA ÇAKRA) (KUNDALİNİ MERKEZİ)
ÇAKRA RENGİ: Kırmızı
TEMEL DUYGU : Kabullenme
AROMATERAPİK YAĞI : Sandal ağacı
ŞİFA ÇALIŞMALARINDA KULLANILAN TAŞLAR: Akik, kırmızı jasper, kırmızı mercan, garnet
İLGİLİ ORGANLAR : Pelvis pleksus, kemikler (iskelet yapısı), omurga, tırnak dişler, ilik yapısı ,bacaklar, kalın bağırsak, kan ve hücre yapımı, anüs, prostat bezi ve üreme organlarıdır.
İLGİLİ HORMONLAR :Adranelin , noradranelin
Kök çakrada tıkanıklık olduğunda belirtilen organlar ve hormanlarda problem var demektir.
KÖK ÇAKRANIN İNSAN VARLIĞI OLARAK İFADESİ : Aile
ANA PRENSİBİ : Var olma ve yaşama iç güdüsü
MANEVİ PRENSİBİ : Doğal yaşam gücü ve zevki, denge ve dünyaya güven

Birinci enerji merkezi, Kök Çakra, temel çakra, Muladhara Çakra kuyruk sokumu merkezi olarak isimlendirilir. Yedi kundalini çakranın ilki olan kök çakranın ana prensibi, varoluş ve yaşama içgüdüsüdür. Bu çakra, kişiyi maddi dünyaya bağlar. Kök çakra, duygusal olarak yerküreye dolayısıyla yaşama olan bağlılığın ifadesidir. Kök Çakranın yer kürede ifade şekli ailedir.

Dengeli ve doğal bir yaşam akışı, sağlıklı bir kök çakranın yansımasıdır. Yaşamın uyum ve haz içinde devamını sağlar.

Doğuda ölüm ve hayatın kapısı olarak bilinir. Doğum ve yeniden doğum noktasıdır. Kök çakra diğer yüksek çakraların yaşamsal temelini oluşturur ve yaşam gücünün kaynağıdır. Bizi maddi dünyaya bağlayan çakradır. Bu nedenle tüm günlük yaşamdan etkilenir. Günlük olaylar direkt kök çakrayı etkiler.

Kök çakrada problem varsa kişide : Stres, gelecek endişesi, maddi dünyada rahatsızlık, korku, güvensizlik, bağımlılıklar, öfke, huzursuzluk gözlenir.

Kök Çakranın titreşimlerinin dengesizliği, varoluşun anlamını kavrayamama ve sezgileri duyumsamama zorlukları yaratır. Farkındalılığı ve sezgileri az bir kişi doyumu sınırsız hırs, mal mülk sahiplenme isteğine dönüştürür. Diğer zıt dengesizlik ise yaşamdan zevk alamama, dünyada kalma isteğinin zayıflığıdır ve intihar girişimlerine sebep olabilir.

Eğer kök çakrada problem yoksa kişinin endişe, korkuları yok olur ve dünyaya güven içinde olur. Kişide yaşama isteği ve yaşamdan zevk alma gözlenir. Kişi dünyadaki her şeyi ve herkesi olduğu gibi önyargısız ve koşulsuz sevgiyle kabullenir.

KÖK ÇAKRANIN RENGİ VE SESİ :
Merkezi güneş sisteminden yansıyan yedi ana renk ve ses frekansı vardır.
Gücün ifadesi olan kırmızı ışın titreşimleri kök çakranın rengidir. Canlandırıcı bu renk, temel bir arzu olan üremenin ve aşkın da ifadesidir. Gücü ve başarıyı temsil eder. Bu renk benlik ve yerküreyi bir uyum, bütün içine sokar, yaşamla zihin arasındaki dengeyi kurar.
Kırmızı alevin olumlu gücü doğallığa ve bilgeliğe götürür. Olumsuz gücü ise tutkunun gücünü hırsa, kendinize duyduğunuz güveni bencilliğe ve teşhirciliğe yol açabilir. Aynı zamanda öfkenin kırmızısı, acı çekmenize neden olur.
Kök çakranın Mantrası “lam”, ses karşılığı “do”dur. Dört yapraklı lotus çiçeği ile sembolize edilir.

KÖK ÇAKRAYI TEMİZLEME YÖNTEMLERİ :
Lam meditasyonu
Reiki (alev/kırmızı) topu
Büyük baklava ve ters baklava
Toprak üzerinde 10 ile 20 dakika oturmak (soğuktan ve ıslaktan kendinizi koruyarak yapılmalıdır)
Ayak ve bacak ağrılarında şifa taşı obsidiyeni kullanmak yararlı olur.
Kök çakra bölgesinin enerjiye doyana kadar ellerinizle Reiki çalışmanız
Akik, kırmızı jasper, kırmızı mercan,garnet gibi taşlarla kök çakrasına Reiki ile çalışmanız
Sandal ağacı, sedir veya karanfil kokularıyla kök çakrasına Reiki ile çalışmanız
Çakra dengeleme
Köklenme meditasyonu

KÖKLENME MEDİTASYONU
· Ayakta durunuz, ayaklarınızı omuz hizasında açınız. Reiki kanalınız açık olmalı ve meditasyonun bütünün ve kendinizin en yüksek hayrına olmasını talep edin ve niyet edin. Kollarınızı tepe çakranın üstünden vücudunuzun iki yanına koyarken mekandaki evrensel yaşam gücü enerjisini bir süre hissetmeye çalışın. Sonra, beyaz kristalimsi bir ışığın tepe çakranızdan girdiğini imgeleyin. Bu İlahi ışık bütün çakralarınızdan akıp toprağa yönelirken, enerji merkezleriniz, birbiri ardına çalışıyor ve dengeleniyor. Beyaz ışığın gücüyle çakra çiçekleri neşeyle gülümsüyor ve enerjileri yükseliyor, farkındalıkları büyüyor..


ALIN ÇAKRASI : 6. ÇAKRA (AJNA CAKRA/ 3. GÖZ)
ÇAKRA RENGİ : Eflatun.
TEMEL DUYGUSU : Bilgelik
AROMATERAPİK YAĞI : Lavanta
ŞİFA ÇALIŞMALARINDA KULLANILAN TAŞLAR: Ametist, lapis lazuli, safir, sodalit
İLGİLİ ORGANLAR : Beyincik, kulaklar, burun, sinüs boşlukları, yüz, gözler, merkezi sinir sistemi
İLGİLİ HORMONLAR :Pituiter hormon (TSH, ACTH, MSH, ADH, GH)/ Hipofiz
6. ÇAKRANIN İNSAN VARLIĞI OLARAK İFADESİ : Büyük bir bütünün parçası
(alt çakralarda “ben”(ego) vardı burada BİZ var)
ANA PRENSİBİ : Tanıma anlamına varma, manevi güç, yönlendirme
MANEVİ PRENSİBİ: Sezgilere güvenmedir.

Düşünce merkezi ve denetimini sağlayan altıncı çakra, beynin ortasında yer alır. Üçüncü Göz, Alın Çakra, Ajna Çakra, Bilgelik gözü olarak bilinir. Yüksek zihinsel güçlerimizin, hafızamızın ve irademizin merkezidir. Sinir sisteminin merkezidir. Görme merkezidir. Bilincin geliştirilmesi ve üçüncü gözün açılmasıyla düşüncelerin denetlenmesi öğrenilir.

Bu çakra uyumlu çalışırsa sezgi artar. İç farkındalık gelişir. Dünya değişik algılanır. Maddi dünya saydam görünür. Bilinç ise ilahi alanın bir aynası olur. Hayatın zor ve kolay akışı özgür iradenin sonucudur. Düşüncelerin sorumluluğuna sahip çıkılmalıdır. İstemediğiniz şeyi üretemezsiniz. Size olumsuz yaklaşanları, ruhsal gelişmenizi sağladıkları için sevgi ile kucaklayabilirsiniz. Düşünceleriniz neyse, yaşam akışınızda odur. Hoşlanmadığınız neyi değiştirmek istiyorsanız önce düşüncelerinizi değiştiriniz. Kimseye kızmadan ve yargılamadan baktığınızda, pozitif düşüncede, hoşgörüde, bağışlamada ve sevgide olmak kolaylaşır.

Bu çakrada yetersiz çalışılırsa, unutkanlık ve ruhsal gelişimi reddetme, güç gösterileriyle başkalarını etkileme gibi davranışlar ortaya çıkar, algılar bozulur ve bu, baş ağrılarına sebep olur. Aynı zamanda, bağışlayamamak, alın çakrasının tıkanma nedenlerinin başında yer alır. Affetmeyi başaramadığımız zaman gönlümüzde kalır ve tüm dikkatimizi o insanın veya veya o olayın üzerine yoğunlaşır. Kin ve nefret, yıkıcı ve kötülüğe neden olan kızgınlık ve olumsuz düşünceler negatif enerji üretir.

Ajna Çakra, sevginin yolunun olduğu gibi kabullenme ve bağışlamadan geçtiğini bize anımsatır. Önce kendimizi sonra başkasını bağışlayalım. Bu çok önemlidir. Kendini sevemeyen, bağışlayamayan başkalarını bağışlayamaz.

Biz, hayatımızda yaratmış olduğumuz her şey için, kesinlikle sorumlu olduğumuz anlayışına sahipsek, geriye koşulsuz bağışlamanın sorumluluğuna sahip çıkmak kalır.
ALTINCI ÇAKRANIN RENGİ VE SESİ
Altıncı çakra 99 yapraklı lotus çiçeğini simgeler. Çivit mavi ve eflatun bu çakranın renkleridir. Çivit mavisi ruhsallığı yükseltmekte yardımcı, eflatun ruhsal güçleri destekleyen koruyucu özelliğe sahiptir.
Alın Çakrasının mantrası “Ksham” (Kşam) ses karşılığı “la” dır.

ALTINCI ÇAKRAYI TEMİZLEME YÖNTEMLERİ
· Kokulardan lavanta,nane, yaseminle Reiki ile çalışmak
· Ametist, mor safir taşları ile Reiki ile çalışmak
· 2. aşamaların Mental Reiki çalışması
· Çakraya altın top koyup Reiki ile çalışmak
· “Bilmem gereken her şeyi bütünün içinde biliyorum. Hatırlamam gereken herşeyi hatırlıyorum. Bulunduğum anın farkındayım. Reiki ile bana gelen Yaradan’ın ışığını ve sevgisini kabul ediyorum.”
· Gümüşi Enerji Meditasyonu

GÜMÜŞİ ENERJİ MEDİTASYONU
Gözleriniz kapalı, sırtınız dik ve rahat bir şekilde oturun ve içnize dönün. Reiki kanalınızı açın ve 2. ve 3. aşamalar sembolleri çizin. Üç veya yedi kez nefes alın, her seferinde gevşeyip rahatladığınızı hissedin. Tüm hücrelerinize kadar inen “ki” enerjisi ile dolduğunuzu hissedin.

Gümüşi enerjisinin başlamasına niyet edin ve tepe çakranızdan (üçüncü göz veya biyolojik gözden akıtmayın direk tepe çakradan gümüşi rengi alın) parlak gümüşi renkte, ay ışığı çağlayanı şeklinde aktığını imgeleyin. Bal kıvamında olan bu enerji bütün bedeninizi kucaklıyor, sin, beden, ruh üçlemindeki dengeyi kuruyor. Zihninizin ve kalbinizin bir olmasına yardımcı oluyor. Çakralarınızdaki blokajları çözüyor ve aktive editor.

Gümüşi rengi ruhsal gelişiminizi artırırken, egoyu sevgiye, korkuyu sevgi enerjisine dönüştürüyor. Niyetlerimizin oluşmasını hızlandırıyor.
Meditasyon süresince tekrarlatılan onaylama :
"Ben,
Negatif güçteki enerjileri kendime çekmiyorum. Zihnime ve yaşantıma almıyorum. Zihnime girerek beni rahatsiz eden düşünceleri deneyimlemiyorum. Kendi özgür iradem ve seçimimle kendimi, çakralarımı ve zihnimi arındırıyorum. Negatif ve pozitif enerjilerimi dengeliyorum.
Zihnimi, negatif enerjilerden arındırıyorum.
Zihnimi, negatif enerjilerden arındırıyorum.
Zihnimi, negatif enerjilerden arındırıyorum."

Meditasyon derin bir nefes alarak bitirilir.

PİRAMİT RENK MEDİTASYONU (KÖK ÇAKRA IÇIN)

Piramit Meditasyonuna başlamadan önce, oturur pozisyonda sırtın dik olması önemlidir. Sol avucunuza, ucu size bakacak şekilde kristal kuvars (yoksa sahip olduğumuz başka bir taşı) koyunuz.

Nefesimizi düzenledikten ve rahatladıktan sonra iç dinginliğimizin ve güven duygusunun bizi alıp götürmesine izin veriyoruz.

Beş kez derin yoga nefesi (karından) alıp veriyoruz.

9 - 1 kadar geri sayarak, nefesimizi normal hale getiriyoruz. Her sayımda içimize, özümüze doğru biraz daha iniyoruz. Tüm vücut kaslarını teker teker gevşetiyoruz.

Zihninizde tüm vücudunuzu çevreleyen pramit hayal ediyorsunuz ve siz bunun içinde oturuyorsunuz. Piramitin tepe noktasıyla taç çakranızın arası 30 cm. Piramitin içindesiniz, son derece rahat ve güvendesiniz. Kök çakranın rengi olan kırmızıyla tüm pramiti dolduruyorsunuz. Tüm vücut kaslarını kontrol ediyorsunuz gevşemeyen kaslar varsa, piramitin içine doldurduğumuz rengi o bölgeye gönderiyoruz.

Gereken rahatlığı sağlayana kadar, takılmadan, seçmeden, ayırt etmeden düşüncelerimizi izleyeceğiz

1- 9 kadar sayıyoruz ve yavaş yavaş içimizden yukarıya çıkıyoruz. Hazır olduğumuzda gözlerimizi açıp kristalimizi veya elimizdeki taşı hissetmeye çalışıyoruz



PİRAMİT RENK MEDİTASYONU (AJNA ÇAKRA IÇIN)

Piramit Meditasyonuna başlamadan önce, oturur pozisyonda sırtın dik olması önemlidir. Sol avucunuza, ucu size bakacak şekilde kristal kuvars (yoksa sahip olduğumuz başka bir taşı) koyunuz.

Nefesimizi düzenledikten ve rahatladıktan sonra iç dinginliğimizin ve güven duygusunun bizi alıp götürmesine izin veriyoruz.

Beş kez derin yoga nefesi (karından) alıp veriyoruz.

9 - 1 kadar geri sayarak, nefesimizi normal hale getiriyoruz. Her sayımda içimize, özümüze doğru biraz daha iniyoruz. Tüm vücut kaslarını teker teker gevşetiyoruz.

Zihninizde tüm vücudunuzu çevreleyen pramit hayal ediyorsunuz ve siz bunun içinde oturuyorsunuz. Piramitin tepe noktasıyla taç çakranızın arası 30 cm. Piramitin içindesiniz, son derece rahat ve güvendesiniz. Ajna çakranın rengi olan eflatunla tüm pramiti dolduruyorsunuz. Tüm vücut kaslarını kontrol ediyorsunuz gevşemeyen kaslar varsa, piramitin içine doldurduğumuz rengi o bölgeye gönderiyoruz.

Gereken rahatlığı sağlayana kadar, takılmadan, seçmeden, ayırt etmeden düşüncelerimizi izleyeceğiz

1- 9 kadar sayıyoruz ve yavaş yavaş içimizden yukarıya çıkıyoruz. Hazır olduğumuzda gözlerimizi açıp kristalimizi veya elimizdeki taşı hissetmeye çalışıyoruz

12.02.2008

Tecrübem / Ebru Süvari

Ben Ebru Süvari. Dizimle ilgili bir sağlık sorunumu azmim, Reiki ve en önemlisi Brajabanita'nın cesaretlendirmesi sayesinde nasıl çözdüğümü anlatmak istiyorum.

2005 yılında Saklıkent'te kayak yaparken arkadan gelen bir çocuğun çarpması sonucunda feci şekilde düştüm. Kayak ayağımdan çıkmadı, kara saplandı, dizim döndü, canım çok yandı ve apar topar Ankara'ya döndüm. Doktora gittiğimde önçapraz bağın çok inceldiğini hatta fonksiyonunu yitirdiğini ve ameliyat olmamın en iyisi olacağını söyledi. Ama ameliyat sonrası çok ciddi bakım gerektiği ve bunu göze alamadığım için ameliyat olmadım. Yine de o dönemlerde aklıma her geldiğinde Reiki tuttum ve elimden geldiğince dikkat ettim, yoğun bir şekilde spora gidip üst kasları güçlendirdim ve bir şekilde olayı kendimce hallettim. Hatta sonraki kış biraz zorlansam da tekrar kayak bile yapabildim.

Bu yaz tam artık dizimin sorun olmaktan çıktığını düşündüğüm bir gün düz yolda yürürken nasıl olduğunu anlamadan yine aynı dizim döndü ve ben yere çakıldım. Hatta bir süre yerden kalkamadım, o kadar canım yandı ki bayılma noktasına geldim. Neyse ki olay şirketimin önünde olduğu için aşağıdakiler hemen yardıma koştular, arabama beni nerdeyse kucakta taşıdılar. Aynı şekilde dizim şişti, morardı, günlerce ağrıdı... doktorun ne diyeceğini iyi bildiğimden gitmemek için bayağı inat ettim hatta. Ama sonunda baktım olacak gibi değil belki daha insaflı çıkar diye bu kez farklı bir ortopediste gittim. Tabii bu arada benden çok annem sıkı bir şekilde reiki vermeye devam etti dizime. Çünkü karışık bir dönem geçiriyordum ve Reikiye de fazla bir inancım kalmamıştı o dönemde. Hastaneye gidip MR çektirdiğimde doktor değişmiş olsa da söylediği şey aynıydı. Bu kez o ince bağ da gitmiş ön çapraz bağımı tamamen kopartmıştım, hatta üzerine bir de minüsküsümü ucundan yırtmıştım. Yani ilkinden daha başarılı bir çalışmaydı ve belki normal hayatta idare edebilirdim ama bazı sporlar ve özellikle kayak kesinlikle yasaktı. Durum gerçekten bu kez daha vahim göründüğü için herşeyi göze alıp ameliyat olmaya karar verdim. Tam o günlerde Brajabanita'yla tanıştım.. canım Reiki hocaaam :) ve ilk kez o bana duymak istediğim ama bir türlü doktorlardan duyamadığım şeyi söyledi, "ameliyat olmak zorunda değilsin, kendin halledebilirsin, ayrıca aynı olayı 2. kez yaşaman -hem de düz yolda yürürken- kesinlikle bir tesadüf ya da şanssızlık değil". Sanırım haklıydı. Dediğim gibi karmaşık ve bana göre oldukça zor bir dönem geçiriyordum ve değişime bir türlü ayak uyduramıyordum. Brajabanita benden öncelikle direnmeyi kesmemi istedi, herşeyi, herkesi (kendim de dahil olmak üzere) özgür bırakmamı ve direndiğim sürece istediğim kadar çok ameliyat olayım aynı olayı tekrar tekrar yaşayacağımı.. vee bu arada sık sık onaylama yapıp dizime hergün reiki tutmamı. Doktorun acımasız önerisinden kulağa daha hoş geldiği için hemen Brajabanita'nın söylediklerini yapmaya karar verdim. Sonuçta kaybecedek birşey yoktu ve dediği gibi belki de dizim sadece bana uyarı sinyali yolluyordu, direnmeyi kes, akışa bırak, düşüncelerini değiştir şeklinde.


Sonraki 2 ay sürekli Reiki yaptım, elimden geldiğince yaşadığım herşeyi akışına bıraktım ve düzenli olarak spora gidip hocalarımın denetiminde kendime fizik tedavi uyguladım. Daha sonra aldığım referanslarla Ankara Universitesinin spor hekimliğindeki bölüm başkanı Prof. Dr. Emin Ergen'e gittim, yani tam işin uzmanına. Kendisi eski Milli Takım doktoruymuş ve bana en son ameliyat diyecek kişiymiş. Ortopedi sorunları olanlara kesinlikle tavsiye ederim. Tedavi anı ise gerçekten komikti. Emin hoca önce klasik ortopedi taktikleriyle dizimi inceledi. Çekti, büktü, oturttu, zıplattı, belli yerlere basıp acı var mı diye sordu ve ben herşeyi çok rahat birşekilde yaptığım gibi en ufak bir ağrı da duymadım. "Herşey normal görünüyor, son derece sağlıklı bir dizin var, gayet sağlam tutuyor" dediğinde ise gerçekten çok şaşırdım. Hatta anlattığım hikayeyi biraz fazla abarttığımı düşündüğünü gösteren bir gülümseyiş vardı yüzünde. Ama daha sonra 1 ay önce çekilmiş MR ve filmlerime baktığında şaşırma sırası sevgili doktorumdaydı. "Yani" dedi "ne iş anlamadım, MR'a göre şu anda topallıyor olman lazımdı ama dizin görünüşte benimkinden daha sağlam". Bundan cesaret alarak kilit soruyu sordum, "peki kayak yapabilecek miyim hocam??" Cevap tam da hayalimdeki gibiydi "Valla gördüğüm kadarıyla sorun yok, her ne yaptıysan iyi yapmışsın, aynısını yapmaya devam et, sporu hiç bırakma vee evet kayak yapabilirsin ama kendini fazla yormadan ve kahramanlık taslamadan." İşi sağlama almak için de bir dizlik takmamı söyledi. Bu arada hala yan gözle yanında asılı duran filme bakıyordu o yüzden de çıkarken uyarmadan edemedi en ufak bir sorun olursa ya da acı hiç gecikmeden hemen gel MR'da gördüklerim pek hoşuma gitmedi :)

Brajabanita'ya göre olayın sebebini bulup o farkındalığa ulaştığım için artık aynı şeyle karşılaşmam pek mümkün değil. Bu arada hikayenin en keyifli bölümü ise bu kış kayak açılışını yaptım, hem de 3 kez ve gerçekten de dizim bana hiç ihanet etmedi, herşey süperdi.

Bu olaydan sonra bir kez daha anladım ki çözümler içimizde başlıyor, hastalıklar aslında bedenimizin bize gönderdiği uyarı sinyalleri. "Biran önce kafanı düzelt yoksa daha sert uyarmak zorunda kalacağım" tarzında. İki alternatif var ya ondan nefret edip, korkmak yerine sevgiyle ele alıp hastalığın sebebine ineceğiz...ya da direnip aynı hastalığı farklı şekillerde tekrar tekrar hatta daha sert şekilde yeniden yaşayacağız.

Ben ilkini seçtim.. gerçi ilerde ne olur bilemem.. ara ara iniş çıkışlar yaşadığım, anlamsız triplere girdiğim için "ben bu olayı çözdüm artık başıma hiç birşey gelmez diyemiyorum"... sanırım olumsuz düşüncelere karşı hep tetikte olmak kendini hiç bırakmamak gerekiyor. Brajabanita'nın dediği gibi herşeye herkese hep sevgiyle yaklaşmak... ama o her zaman olmuyor işte :)) neyse bu da insan olmanın güzel tarafı :))

Son olarak Reikiyle, Brajabanita ve Zeyneple ve sizlerle tanıştığım için çok memnunum... Umarım hayat herzaman bizlerin istediği gibi olur...

10.02.2008

Mutluluk

Mutlu oldugunuzda mutlulugu yaşayan sadece kendiniz degilsiniz.

Sevgi dolu oldugunuzda, sevgiyi yaşayan ,sadece kendiniz degilsiniz. Barış ve huzur içinde oldugunuzda, barış ve huzuru yaşayan, sadece kendiniz degilsiniz. Mevlana oldugunuzda, Mevlanalığı yaşayan, sadece kendiniz degilsiniz. Siz bir yandan bunları yaşarken, bir yandan da farkında olmadan, evrenin enerjisini yükselterek, pek insanin hayatını etkiliyorsunuz. Yaşadıklarınız ile oluşan düşük veya yüksek frekanstaki enerjiniz ile, siz farkına olsanız da olmasanız da, inansanız da inanmasanız da, görsenizde görmeseniz de, toplu bilinçteki yaşam enerjisini fazlası ile etkilemektesinizdir .
-
Kanadalı doktor David Hawkins araştırmaları sonucu vardıgı deger şöyle

Pozitif ve herşeyi oldugu gibi kabullenen mutlu bir insanın yaydıgı enerji,
90.000 insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
750.000 insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Barış ve huzur içinde yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
10 milyon insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Mevlanalığı yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
70 milyon insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Peygamber,budha seviyesinde yaşayan bir insanın yaydıgı enerji ise
tüm insanlıgın yayadıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Bugün, peygamber,budha veya mevlana olmasanızda,
90 bin insani mutlu etmeye ne dersiniz ?

5.02.2008

NAMASTE

Kişinin hata yaptığını kabul etmesi çok zor. Geri planda daima ‘gerekçe merkezi’ çalışıyor. Sevdiklerimize karşı yaşadığımız gerekli ya da gereksiz gergin anlar, hırçınlıklar, kızgınlıklar haklı olduğumuzu düşünelim ya da düşünmeyelim (ki genelde haklıyızdır) kalbimizde daima bir sızı bırakır. Hele kızgınlığımız, hırçınlığımız çocuklarımıza karşi ise gerekçe merkeziniz fazla mesai yapsa bile bu durum pişmanlık, vicdan azabı, başarısızlık duyguları ile birleşir ki bu geri tepmiş bir silah gibi kişinin kendisini vurur. Bunun acısı öyle büyüktür ki geçmez. Acı acı üzerine eklenir. Çevrenizdekiler sizin anneliğiniz ile ilgili övgüler yağdırır, ama kalbiniz notunu vermiştir’ ZAYIF’. Alahın emanetine, hediyesine, hayatta en sevdiğinize, kıymetlinize , hak ettiği gibi davranmamış , değerini bilmemiş ve kötü bir anne olduğunuzu göstermişsinizdir. ‘KÖTÜ ANNE’. Üstelik bu çukur öyle derindir ki girdin mi çıkılmaz. Bu duyguyu sürekli yaşamanıza gerek yok arada yaşasanız da kalbinizde ve aklınızda kendinizi damgaladınız mı, o derin çukur sizi hortum gibi çeker.

Nereden mi biliyorum?.........
Ben bir anneyim. Üstelik ikiz annesiyim. Anne olamayacağımı bilerek yola çıktım. Belki saflık ama anne olmamam ile ilgili gönlümde ne negatif ne de pozitif duygu yoktu. Allah önce onları bilinçsizce hayallerime soktu, sonra da kucağıma almamı nasip etti. Nasip, mucize, hediye, emanet, ne dersek diyelim onlari ilk gördüğümde dört billur göz bana bakıyordu, iki pırlantam olmuştu. Biri kiz biri erkek. Hissettiklerimi tanımlamak cok zor . Mutluluk, sevgi, şefkat, huzur, sıcaklık, aşk, sorumluluk… Bu duyguyu kelimelere dökmek o kadar zor ki, rüyada idim sanki. Ama mutluluğun yanında, Allah’ın bana büyük bir görev verdiğini düşünüyordum ve bu görevi çok iyi başarıp, iyi bir anne olmayı diledim. İki pırlantamı en iyi şekilde işleyecekdim. Öyle iyi bir işçilik çikartacaktım ki onların ışıkları dunyayi aydınlatacaklardı. İyi bir insan olmaları için üstüme düşenin en iyisini yapacaktım. ‘İYİ BİR ANNE’ olacaktım. Başta annem olmak üzere bildiğim annelerin (bana göre) yaptıkları hataları yapmayacaktım. Bu güne kadar düşünüyorum da yer yer zor ama her anı çok güzel günler geçti. Zorluklardan sikayet etmiyordum. Ne yapıyorsam sevgiyle ve isteyerek yapıyordum. Zorluklar daha çok bedensel yorgunluk olarak kendini gösteriyordu. Günde 2 saat uyuduğum ilk 2,5 yıl da bile yorgunluktan bitap sabahın 6’sında daha gözümü kırpmamış olduğumda tekrar tekrar uyuttuğum pırlantalarımdan birini yatağına yatırırken bile kulaklarına ‘kendini özletme’ diyecek kadar yorgunluğumun ve her anın tadını çıkartmaya çalışıyor ve yaşadığım her an için Allah’a şükrediyordum.
Hala, her an şükrediyorum ama son yıllarda (çocuklarım şu an 10 yaşındalar) zorluklar, bende sevimsiz bir şekilde kendini gostermeye başladı. Hal ve tavırlarım değişmeye başladı. Yine zor gunlerden birinde, bir an farkettim. Şöyle bir kendime ve yaptıklarıma baktım. İnanamadım ve belki beni tersine inandirir diye ablamı aradım. Telefondaki hıçkırıklarım hala kulağımda. Ablama “Gitgide anneme benziyorum, aynı onun gibi davranıyorum, ben anne olursam böyle yapmayacağım dediğim herşeyi yapıyorum.” diye ağlıyordum. Annem “Beni anne olunca anlarsınız.” derdi. Annem gerçekten iyi ve fedakar bir annedir. Beni çok sevdiğini biliyorum. Ben de onu çok seviyorum. Ama gençliğin eleştirici bakış tarzı ve kuralları kabullenmeme isteği ile belki, onu kendi kendime elestirdiğim oldu. O günlerde annemin bu sözünü, ‘olgunlaşıinca beni anlarsın’ diye anlıyordum. Ama doğrusu buna hiç ihtimal vermiyordum. Annem gibi davrandığım gün, artık olgunlaşıyorum. acaba bu nedenle mi annem gibi davranıyorum, diye düşündüm. Yoksa artık annemi anlamaya mı başlamıştım?... Cevap ise kocaman bir HAYIR idi. Yanlış yine yanlış, hata yine hata idi. Kendimi doğru ve haklı goremiyordum. Yanlış yapıyordum. Bu sefer hatalı olan bendim. Çocuklarıma daha anlayışla ve sabırla yaklaşabilirdim. Her gün kendime “Bugün yeni bir baslangıç, sabırlı olacaksın ve asla patlamayacaksın” diye söz veriyordum. Ama her akşam yatağımda sessizce başarısızlığıma ağlıyordum. Sanki göz yaşlarım, yaşadığım günde yaptığım hataları silmek istercesine, kendimi temizlemeye calışırcasına akıyordu. En acısı da ben kendi halime ağlarken çevremdekiler, çocuk yetiştirmem ile ilgili övgüler yağdırıyorlardı. Arkadaşlarım kendileri bir çocukla baş edemezken, benim iki çocuğumu yetiştirme tarzımı yere göğe sıgdıramıyorlardı. Ama ben kendimi hep iki yüzlü hissetim. Onlar hiç ‘ kötü anne ‘ halimi görmediler. Belki görseler buna mı üzülüyorsun diye gülüp geçerler. Ama beni ilgilendirmiyor. Çocuklarıma gösterdiğim en ufak bir sabırsızlık ve ses tonumdaki en ufak bir sertlik bile beni derinden yaralıyor. Aile kurallarını belirlemeden aynı yaşta iki çocuk yetiştirmek çok zor . Ama bu kuralları sabır ve olgunlukla uygulayabilirim. En azından canlarım bunu hak ediyor. Başaramadığımda, başsarısızlığımın faturasını onlara çikartıp, sabrımın taşması ve ses tonumun sertleşmesi hiç adil değil. Allaha çok şükür, çocuklarım çok saf ve temiz bir enerjiye sahip. Onların özü güzel, benim sertliklerimi hemen unutup aynıi çizgiden devam edebiliyorlar. Bana aynı şekilde kenetleniyorlar ve sevgileri hiç yıpranmıyor. Hatta kızdıktan sonra pişmanlıktan özür dilediğim günlerde bile beni üzülmemem için teskin ediyorlar , tutarsıizlığımı asla kullanmıyorlar ve kendilerini bozmuyorlar.

Çalışkan bir insanım, kolay yılmam. Bilgim, becerim ve görgüm doğrultusunda, enerjimi zorlarım. Her zaman yapabildiğimin en iyisini yapmaya çalışırım. Ama bu konu, hayatımın en büyük başarısızlığı, kendimi değistiremiyorum. Sakinliğimi koruyamıyorum. Üstelik olası problemleri en aza indirebilmek icin sınırlarım, tanıdığım diğer annelere göre çok daha geniştir. Her zaman patlamıyorum, her an sertleşmiyorum. Ama ara ara da olsa içimdeki o çirkin ‘ben’in çıkmasını engelliyemiyorum. O hiç bana benzemiyor. Nereden içime girdi bilemiyorum. Bir an beynim uyuşuyor ve sadece bağzı sesler duyuyorum. Hiç tanıdık değil. Hiç sevgi dolu değil. Hiç benden değil. Sanki o anı yaşayan ben değgilim, biri benim yerime rol yapıyor (en azından, böyle düşünmek beni rahatlatıyor). Üstelik en kötüsü, rol yapan beni izlemiyorum bile, beynim uyuşmuş öylece kalıyorum. Ve sakinlestiğimde olayı hatırlıyorum. Eğer izlemeyi başarsam ‘farkında’ olup kendime, ya da içimdeki diğer ‘ben’e müdahale edebilirim. Ama yapamıyorum, içimdeki o sevgisizlik tohumunu silip atamıyorum.

Kendi zorluklarıma ve başarısızlıklarıma katlanmam oldukça zor, ama daha zoru aynı şeyleri çocuklarımın da yaşayacağını bilmek olurdu. Birgun kızım kardeşi ile bir problem yaşıyordu. Görüntü çok tanıdık geldi. Sanki bu sahneyi daha önce görmüştüm. Daha önce baş rol oyuncusu ben idim. Bu sefer ise minik kızım, meleğim gitmiş yerine benim kızgın halimi andıran başka bir melek gelmişti. Bir anda gözümün önünden bir sahne geçti. Anne olmuştu meleğim, yatağinda, gizlice, sezsizce, pişmanlik içinde kendi haline ağlıyordu. Sanki yıkanıp, temizlenmek istercesine. Biranda panik oldum. Gözümün önünden DNA’lar geçiyordu. Acaba karakteristik bazı özelliklerimiz DNA’larımızdan mı geçiyor ve uygun bir ortam bulduğunda kendiliğinden ortaya mı çıkıyordu? Ya da kızıma iyi anne olmak isterken bazı yönlerimle kötü bir örnek mi oluşturuyordum. Soruların cevabı ne olursa olsun problemin çözümü tek idi. ‘KENDİMİ DEĞİŞTİRMEK’. içimdeki sevgisizlikleri yok edip, yerini sevgi ile doldurmam gerekiyordu. Üstelik sorumluluğum artmıştı. Artık sadece kendim icin değil çocuklarım için, torunlarım için, gelecek nesillerim için, belki de gelecek karmalarım için değismem gerektiğine inanıiyordum. Çok uğraştım ama tek başına olmuyordu. Ve yine bir gece boğgazımda kocaman bir yumru, göz yaşlarım sel olmuş akarken, Yaradan’dan bütün kalbimle diledim, ‘DEĞİŞMEYİ’ ve ‘YARDIMINI’ diledim. Sadece bu konuda değil, korkularımdan, sevgisizliklerimden, kızgınlıklarımdan ve diğer bütün negatif halimden arınmak için yardım diledim. 2 gün sonra komşum bir NLP eitiminden bahsetti. Bunun ne olduğunu bile tam olarak bilmiyordum. Ama NLP eğitmeni 20 yıldır tanıdığım bir arkadaşıim çıktı. Ve işlerimin çok yoğun olduğu bir dönemde neden orada olduğumu tam bilmeden kendimi eğitimde buldum. 1 ay sonra, yine yıllardır tanıdığım Reiki ile uğrastığını bildiğim ama birkere bile kendisine ne olduğunu sormadığım arkadaşım, Reiki ile tanışmama vesile oldu.

10 yıl önce çocuklarım doğduğunda onları birer pırlanta gibi çok iyi işlemek ve ışıltılarının dünyayı sarması için iyi bir anne olmayı dilemiştim. Şimdi bunu yapabilmek icin kendi pürüzlü yanlarımı çok iyi işleyip, parlatır ve ışıldamaya başlarsam onların kendi yollarini aydınlatıp, gidecekleri istikameti bulmalarına yardımcı olacağımı biliyorum. Eğer bunu başarabilirsem işte o zaman ‘İYİ ANNE’ ya da ‘İYİ İNSAN’ kavramı tam olarak anlam kazanacak.

Bunun için gerçekten uğraşıyorum. Aldığım eğitimlerin ve Reiki’nin cok faydası oldu. Farkındalıklarımı artırmak için çok değişik yollar deniyorum. Başarı oranım arttı ama hala sık sık tökezleyip düşüyorum. Her tarafım yara bere içinde. Gerekçe merkezim eskisi kadar çalışmıyor ama benden de vazgeçmiş değil. Egom beni okadar seviyor ki beni bırakmak için pek gönüllü değil. Beynim ise 2 eski dosta, bunca yıl bana arkadaşlık ettikleri için teşekkür edip, kibarca kapının yolunu gösterebilmek için çareler arıyor.

Geçenlerde ‘KÖTÜ ANNE’ çukuru beni yine içine çekti. Eşim ile beraber işten eve geç gittiğimiz günlerden birinde, doğal olarak çocukları bir parça görüp, sohbet etmek istedik. Ve onların odalarına gitmesi 21:30 ‘u buldu. Ama yataklarına yattıklarında saat 22:00 idi. Oğlum da kızım da birçok ıvır zıvır şeyle uğraşıp sanki 1 dakika daha geç yatsalar büyük ödülü alacaklarmış gibi ellerinden gelen her şeyi yaptşlar. Yattıktan sonra babalarıi kitap okudu, ben de kısa bir süre sıra ile yanlarında yattım. Kızım yorgunluktan bayılmış halde hemen uyudu. Geç gelip onlarin normalden geç yatmalarına vesile olduğumuz için hissettiğimiz mutsuzluğa inat, oğlum tuvalet bahanesi ile sürekli yataktan kalkıyordu. İşin kötüsü tuvaleti olmadığı için tuvalete gidiş gelişi rutin yapılan bir törene benziyordu. Bu rutin törenlerin sayısı artınca gitgide gerilmeye başladım. Uyardım, ama birkere uykusu kaçmıştı oğlumun. Saat 23:00’ü geçmişti.

Artık uyumuş olmalıydı. Oğlumun yorganını sıkıştırmak için eğilmiştim ki bir baktım yatakta bir kıpırtı oldu ve 2 parlak göz bana bakıp ayaklandı. Tuvalete giderken sanki sohbetin ortasında imiş gibi bir ses tonu ile konuşmaya başlayınca, sanki beynim uyuştu. Sabrım taştı ve ‘kötü anne ‘ yine ortaya çıktı. Sesim yine bir yabancıya aitmiş gibi geldi bana ve bir daha yataktan kalkmayıp, hemen uykuya dalması için gereksizce sert bir ses tonu ile onu uyardiı, oğlum yatağına giderken üzgün ve kırgın duruyordu. Yüzüme hiç bakmadı. Yatağına yattı ve arkasını döndü. Bu da benim için oldukça sert bir tavır idi. Çok nadir bana kırılırdı. Geç başlamış olan ama keyifli bir akşamı gereksiz sertliğimle berbat etmiştim. Onunla konuşabilirdim, daha sabırlı ve anlayışlı olabilirdim, kendi küçüklüğümü hatırlamaya çalışabilirdim ve saymaya gerek olmayan yapmadığım diğer bütün davranışları yapıp çözüm yolu arayabilirdim, Ama ben yapmadım. Kolay çözümü seçtim. Ses tonumda ve yuz hatlarımda bir ayarlama yapmak kolayıma mı gitmişti? Dürüstçe cevap verirsem “Hayır”. Bilerek kolay yolu seçmemiştim. O an birsey düşünmemiştim. Olayı bilinçli yaşamamıstım. Olayı sadece yaşamıştım. Farkında olmadan. kendime dışarıdan bakmadan, 10’a kadar saymadan, bilinçsiz davranmıştım. Sevgisiz davranmıştım. Kendimi kötü hissetmeye başladım. Kocaman çukur beni içine çekiyordu yine. Bu çukura düşmekten kurtulabilmek için gerekçe merkezim çalışmaya başladı. Oğlumun yanına tekrar yatıp ona sarıldım ve özür diledim ve hareketimin gerekçelerini saymaya başladım. Ama kulaklarıma inanamadim. Bu sefer gereksiz ve geçersiz bahanelerin arkasına sığınmıyordum. Oğluma durumumu bütün açıklığı ile anlatıyor ve ondan yardım istiyordum.
Canım” dedim ona.
Canım. Özür dilerim. Seni kırmak istemedim. Sana kızmak istemedim. Ama çok geç oldu ve sen yarın okula gideceksin. Seni erken uyutmaya çalışıyorum ama başaramıyorum. Bildiğim bütün yolları denedim ama olmadı. Çaresiz kalınca bocalıyorum, geriliyorum ve sesim bir anda yükseliyor. Sen baba olsan ne yapardın? Ben gecenin 11’inde hala uyumamış olsam ve uyumamak için dirensem ne yapardın. Sen de patlamaz mıydın?” diye sordum.
Oğlum adildir. Haklı olduğumu düşündüğünde üzülme annecim der ve boynuma sarılırdı. Ama bu sefer sarılmadı. Sözleri yüzüme tokat gibi çarptı. Yüzüme bakmadan boğuk bir ses tonu ile “Hayır, patlamazdım.” dedi. Ve devam etti. "Ben sakince çocuğumun yatmasını söylerdim, geç uyursa okulda uyuyacağını hatırlatırdım.”

Ben istediğim sonuca ulaşmak için hemen bilmiş bilmiş ilave ettim, “Pekiyi, ya bunları soylemene rağmen uyumamaya devam ederse, ne yaparsın?”

Cevap hic de beklediğim gibi değildi, benim o an düşünemeyeceğim kadar üst seviyeden geldi. “Bir daha söylerdim, bir daha söylerdim, bir daha söylerdim. Ama hiç kızmazdım. Hiç uyumazsan da sen artık büyüdün o zaman okulda uyur ve uyarı alabilirsin, uyarıyorum bu senin sorumluluğun. derdim. “

Artık savunulacak bir tarafım kalmamıştı. Olayı kendimi bile şaşırtacak bir şekilde ortaya koydum. “Canım yavrum, keşke senin dediğin gibi yapabilsem. Çok isterim. Ama çabuk geriliyorum, gerilince sakinleşemiyorum, bir anda beynim uyuşuyor, sonra da sanki ben ben olmuyorum oğlum. Keşke gerildiğimde bana beni hatırlatacak birşey olsa da hiç değişmesem hiç sertleşmesem.” dedim.

Ve aklıma bir fikir geldi. “Ben gerilmeye başladığımda bana beni hatırlatabilir misin? Belki bir şifremiz olur ve sen yada kardeşin onu söylediğinde bu dünyaya gelebilmek için beni anne olarak seçtiğiniz için, sizin gibi tatlı evlatlarım olduğu için Allah’a şükretmem gerektiğini hatırlatır” dedim.
Minik dudaklar kulağıma eğildi birşeyler söyledi. Anlamadım. Tekrarlamasını söylediğimde sanki bunu çok düşünmüş ve cevabı çoktandır biliyormuş gibi kendinden emin bir şekilde tekrarladı “NAMASTE”.

Oğlum bana içimdeki sevgiyi hatırlamamın anahtarını verdi. Bu anahtarla unuttuğum an sevgimi içimde bulup SELAMladim. Iste o zaman anladim, belki de bildiğim bir şeyi tam idrak ettim. Hiç kimse başkasının pürüzlerini yontup işlemekten sorumlu değil. Herkes birbirine vesile oluyor ve ancak kendi kendinin pürüzlerini düzeltebiliyor. Ben çocuklarıma ne kadar vesile olurum bilemiyorum ama, onlar bana çok iyi ustalık yapıyorlar. Onlar sayesinde her geçen gün içime daha çok bakıp, içimi daha çok temizlemeye çalışıyorum. İç ışığımı arttırabilirsem belki çocuklarımın yolunu aydınlatıp kendi yollarını bulmalarına daha çok yardımcı olurum. Ama biliyorum ki yollarını ben göstermiyeceğim, kendileri bulacaklar .

O günden sonra birkaç defa oğlum ve kızımın kulağıma ‘NAMASTE’ diye fısıldaması gerekti ve Allah’a şükürler olsun, işe yaradı, kuvvetli egom nedeni ile yaramadığı anlar da oldu. Ama oğlum sayesinde yolumun sonunda bir ışık olduğuna inancım arttı, umutsuzluğumdan sıyrıldım. Bir vesile ile yazdıklarımı okuyanların da inançları kuvvetlenir umudu ile yaşadıklarımı kendimce sizinle paylaşmak istedim. Yaradan’dan kendi özündeki sevgiyi arayan herkesin idrakinin artmasını, azminin azalmamasını, cesaretinin kırılmamasını diliyorum.


NAMASTE,
Funda Bekişoğlu